Gebelik, bir bebeğin meydana gelmesinde rol oynayan yumurta ve spermin birleşmesi sonucu başlar. Devamında doğum gerçekleşir. Doğuma kadar geçen bu süre 40 hafta veya 280 gün şeklindedir.
Gebelikte birtakım değişiklikler meydana gelir. Bunlardan bazıları fizyolojik, biyolojik, biyokimyasal ya da anatomik olabilmektedir. Gebelikle beraber oluşan bu değişiklikler gebelik boyunca gebede görülen bazı hastalıkların değerlendirilmesinde yüksek derecede önem taşımaktadır. Sağlıklı bir gebede, gelişen ve devam eden bu değişiklikler ile gebelikteki bu değişimlere uyum sağlamak mümkündür. Gebelikte anne adayında fizyolojik(bedensel) değişiklikler, bebeğin gelişimi için gerekli olan adaptasyon sürecini etkiler. Gebelikte bazı değişiklikler gebelik dışında anormal kabul edilmelerine rağmen gebelik süresince normal kabul edilebilmektedir.
Gebelikte kilo alımı bedensel olarak en büyük değişikliklerden biri olarak kabul edilir. Kilo artışı gebeden gebeye farklılık gösterir. Bununla birlikte gebelere önerilen kilo alımı ortalama 11–16 kg arasında değişmektedir.
Gebelikte Protein Metabolizması
Gebelikte vücutta bulunan proteinlerden total proteinin (kanda bulunan birtakım proteinler) düşüşüne rağmen diyetle birlikte alınan protein miktarı daha etkin bir şekilde kullanıldığından bebek için gerekli protein ihtiyacında bir sorun görülmez.
Gebelikte beden enerjiye ihtiyaç duymaktadır. Bebeğin gelişimine katkıda bulunmak için gerekli enerji glikozdan karşılanır. Bu sebeple gebelerde kan şekeri normal değerlere göre daha düşük düzeyde seyredebilir. Glikoz alımında azalma olursa gerekli enerji miktarı yağlardan karşılanabilir. Gebelikte tüm yağ metabolizmalarında belirli artış görülebilmektedir.
Gebelikte mineral tüketimi oldukça önemlidir. Gebelerde vücutta su tutulumu meydana gelir. Bu sebepten ötürü ödem görülebilmesi olası bir durumdur. Bununla birlikte vücutta bazı önemli minerallere de ihtiyaç duyulur.
-Demir
-Kalsiyum
-Magnezyum
-İyot
Gebelikte annenin kan hacminde % 50 artış oranında bir artış görülür. Artan hacim miktarı için hemoglobin ( kırmızı kan hücrelerinde depolanan ve demir açısından oldukça zengin olan bir protein çeşidi ) miktarının yeterli şekilde karşılanması gerekir. Çünkü hemoglobin büyüyen bebeğe oksijen taşıyıcılığı gerçekleştirir. Gebelikte beslenme programı da oldukça önemlidir. Beslenme programında içinde demir yönünden zengin besinlerin örneğin; kırmızı et, kümesteki hayvanlar, kuru baklagiller, kuru meyveler, fındık, ceviz gibi ürünlerin yer alması gerekmektedir. Bunun yanı sıra çay , kahve gibi kafein yönünce zengin ürünlerin tüketilmrsi engellenmelidir ve mutlaka yemeklerin yanında C vitamini içeren taze meyve sularının (portakal, mandalina, greyfurt, kivi, ananas, çilek) ve salataların (yeşil sebzeler) bulunması, demirin vücutta kullanımını arttırmada önemli bir rol oynayacaktır.
Gebelikte bebeğin kas ve iskelet gelişimi ve annenin kemik kütlesinin , ağız ve diş sağlığının korunması ve bebeğin diş gelişiminde gebelik süresince kas, iskelet ve kemik yapısını oluşturan kalsiyum mineralinin yeterli düzeyde tüketilmesi ile sağlanabilmesi mümkündür. Süt ve süt ürünleri (peynir, yoğurt , ayran) küçük kemiğe sahip olan balık çeşitleri, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklalar iyi kalsiyum açısından oldukça iyi ve yeterli kaynaklardır.
Gebelikte bir gün içerisinde tüketilebilecek ortalama magnezyum ihtiyacı 300 ila 350 mg şeklindedir. Özellikle düzenli gıda tüketimi yapan gebelerde , rutin bir magnezyum desteği tavsiye edilmez.Badem, fıstık, fındık, fasulye, muz, mercimek, bezelye, dereotu, patlıcan gibi besinler magnezyum açısından oldukça yüksektir.
İyotun yeterli olmadığı durumlarda, gebe kadınlarda birtakım mental değişimler düşük ya da ölü doğumlara sebep olmakla birlikte bebek ve çocuklar için de büyümek için yeterli olan zeka gibi faktörleri etkileyebilmektedir.. İyot mineralinin yetersiz görüldüğü durumlarda iyotlu tuz kullanılabilmektedir.
Gebelik, bir annenin kalp damar sisteminde kalp hızı, kalpteki kan hacmi, kalpteki kitlesel değişimler ile yaygın damarlardaki direncin azalmasını içeren önemli bedensel değişikliklere yol açabilmektedir. Bu bedensel değişiklikler kalp damar sistemi normal seyreden kadınlarda daha iyi bir şekilde tolere edilirken sınırlı rezerve sahip olan kadınlarda belirgin klinik bozulmalar yaşanabilir.
Bebeğin ve annenin artan gereksinimlerini karşılamak için vücuttaki kan miktarı ve bu kanı vücuda gönderecek olan kalbin çalışması artabilir. Kalp atım hızı 60 ila 100 arasında olurken, gebelik süresince bu rakam 10 ila 15 atım artabilmektedir. Kanamayı önlemek adına bazı mekanizmalarda da hızlanma gerçekleşebilir. Gebeliğinin son dönemlerinde sırt üstü pozisyonda yatıldığında büyüyen rahim, vücudun arkasındaki büyük toplardamarlara basınç uygular. Bu durum tansiyonda düşüşlere, bebeğe giden kan miktarında azalmalara neden olabilir. Bu nedenle gebeliğin son aylarında yan yatış pozisyonunda uyuma ve dinlenme gibi temel ihtiyacalar önerilir. Eğer sol tarafa yatılırsa, bebeğe giden oksijen satürasyon miktarı daha fazla karşılanabilir.
Gebelikte hücre aralarında oluşan ve biriken sıvının toplanması ile oluşan ödem gebeliğin sonlarına doğru ayak ve bacak kısımlarıda gözle görülür şeklide belirginleşir. Sol tarafa yan yatar şekilde yatar pozisyonda durmak kan akış hızını hızlandırarak fazla sıvının vücut dışına atılmasında kolaylık sağlar. Doğum sonrasında, birikmiş bu sıvılar böbrekler aracılığıyla atılır.
Normalde gebeliğin ilk aylarında hem büyük hem küçük kan basıncında hafif düşüşler yaşanabilmektedir. İleriki aylarda bu değerler gebelik öncesi değerlerine yeniden döner. Bazı gebelerde gebeliğin son aylarında tansiyonda yükselme eğilimi olabilir. Temelde kan basıncının normalden yüksek olduğu durumlarda hastalığı olanlarda gebelik zehirlenmesi (preeklampsi) olma ihtimali artabilmektedir. Gebelikte zehirlenmenin ilk belirtisi genellikle kan basıncının gebelik öncesi değerinin üzerine çıkması ve hipertansiyon olarak bilinir. Gebeliğin son üç aylık döneminde kan basıncındaki artış kalp kasındaki gevşemeye neden olabilmektedir. Bu nedenle dikkatli olunmalı ve anne ile babayı gebelik zehirlenmesi açısından ilgilendirmelidir.
Akciğer solunum fonksiyonları (nefes alıp vermenin ve oksijen alışverişinin ne düzeyde olduğu) ve kapasitelerinde bazı değişimler meydana gelmektedir. Gebeliğin ilerlemesiyle beraber bebeğe gerekli oksijen miktarını sağlamak ve karbondioksiti atmak üzere akciğerler daha fazla çalışmaktadır. Solunum hızı ve solunum derinliğinde artış yaşanır. Böylece fetus yüksek karbondioksit seviyelerinden arınmış olur. Büyüyen rahim diyaframı yukarıya doğru iter ve göğüs çapında da büyüme meydana gelir.
Gebelerin üst solunum yollarında kanlanmada yükselme medana gelir. Bunun sonucu olarak görülen yumuşak dokularda ödem ve kızarıklık gelişebilir. Bu olay sest tonunda değişikliklere ve burundan nefes almakta güçlüklere yol açabilmektedir. Burun kanaması ve burundan sesli solunum görülmesi olası bir durumdur.
Vücutta artan oksijen ihtiyacını karşılamak için progesteron hormonu dediğimiz vücudu gebeliğe hazırlyan bir hormon sayesinde solunum sayısı yükselişe geçer. Sık sık ve hızlı hızlı soluk alıp verme ve nadiren de olsa solunumda bazı sıkıntıslar görülebilir. Gebelik sebebiyle vücutta artan progesteron hormonu, burunda şişliğe neden olabilmektedir. Bu nedenle burun tıkanıklığı da görülebilir. Ayrıca gebeliğin son üç ayında bebeğin daha da büyümesi ve gelişmesi ile genişleyen rahmin diyaframa olan baskısında artış olabilir. Bu durum solunum sıkıntısına yol açabilir.
Gebelik boyunca böbreklerin boyutlarında 1 ile 1,5 cm uzama ve ağırlık seviyesinde artma görülür. Progesteron hormonunun etkisiyle birlikte idrar yolları, özellikle sağ tarafında daha belirgin olmak üzere idrar yollarında büyüme olur. Bu nedenle gebelikte üriner staz (boşaltım sisteminde görev alana mesane sıvılarının dolaşımının ileri derecede yavaşlaması veya durması) oluşur.
Genelde gebe kadınlarda iştah durumunda bir artış söz konusu olur. Ancak değişen bazı hormonların etkisi ile bazı kadınlarda iştahta azalma ve özellikle sabahları bulantı ya da kusma şeklinde görülebilir. Bu nedenle gebeliğin ilk aylarında kilo kaybı yaşanabilir. Tükürük salgısında da artma gözlemlenebilir. Tükürük daha asidik hâle gelebilir ve bazen de dişte çürükler ve kızarıklıklara neden olur. Gebelikte progesteronun artış gösteren miktarları düz kaslarda azalma oluşturarak sindirim hareketliliğini azaltır. Mide boşalması oldukça yavaşlamaya başlar ve besinlerin sindirim sisteminden geçişi daha fazla zaman alarak zorlaşır. Bu uzayan sürede daha çok su emildiği için kabızlık oluşur. Kabızlık ve damarlarda genişleme olayı , hemoroid oluşma riskini arttırabilmektedir. Midede asit üretimi yer yer değişkenlik gösterir. Özellikle ilk üç ayda artış görülmesine rağmen diğer aylarda genellikle azalma şeklinde seyreder. Östrojen ve progesteron hormonlarının etkisi ile gebenin diş etlerinde şişme ve kanama gibi şikayetler görlebilir. Progesteron hormonundaki artış seviyesi ve bebeğin bağırsaklara baskı yapması sebebiyle bağırsakların çalışması yavaşlar, bunun sonucunda kabızlık ya da gaz gibi sorunlar yaşanabilir.
Gebelikte vücuttan salınan östrojen bağ dokuyu etkiler. Bağ dokuları gevşeterek eklemlerin hareket seviyelerini arttırır. Gebeliğin son aylarında artış gösteren bağ doku esnek olmasına rağmen el ve ayak bilek eklemlerinin hareketliliği azalış gösterir. Bu durum, eklem çevresindeki bağ dokusunda birtakım özelliklere bağlı olup bunlardan biri su tutulumudur. Eklemlerdeki bu değişiklikler bazı ağrılara neden olabilir. Sırt ağrılarına, kol ve bacak ağrılarına ve vücutta güçsüzlüklere neden olabilir.
Hormonların etkisi ile eklem ve kaslar gevşemektedir. Bu duruma rahim ve bebeğin ağırlığı ile vücut ağırlık merkezinin değişmesi de eklenince bel ve sırt ağrıları da kaçınılmazdır.
Gebelerin yaklaşık olarak %90 oranında deride pigmentasyon artışı görülebilir. Bunun nedeni artan hormonlar veya artış gösteren östrojen ve progesteronun üzerine olan uyarıcı bir etkisi şekindedir.
Yüzde özellikle vücudun güneş gören yerlerinde belirgin bir şekilde pigment artışı olabilir. Özellikle yanaklarda , burunda ve çenede görülen bu pigment artışı gebelik maskesi olarak isimlendirilir.
Karın çevresi, göğüs bölgesi , uyluk çevresi ve kalça bölgelerinde gebelik çizgileri görülür. Bu bölgelerde oluşan renk gebelik sırasında kırmızı iken daha sonra gümüş rengi alır.
Cilt renginde koyulaşmalar görülebilmektedir. Meme ucu ve meme çevresi, dış üreme organlarında da renk koyulaşabilmektedir. Karın bölgesinin ortasında koyu bir çizgi olabilir. Yüz kızmında ise gebelik maskesi denilen lekelenmeler görülebilir. Derideki ter bezlerinin ve yağ bezelerinin çalışması artabilir. Saçlar için bir kuruluk meydana gelebilir. Vücuttaki tüyler daha belirgin hale gelebilir.
Gebeli sürecinin en başından itibaren memelerde hormonlara bağlı değişimler meydana gelir. Gebe kadınlar daha gebelik tanısı kesinleşmeden bile bu değişiklikleri fark edebilirler. Memelerde gözler görülür bir büyüklük oluşur ve hassaslaşma oluşur. Artan östrojen hormonu sebebiyle memede süt kanallarında hipertrofi ve progesteron sebebiyle artış görülür. Hipertorfi bir organın etkin şekilde beslenmesi demektir. Memeler daha gerginleşir, meme cildi parlak birhal alır. Meme başı koyulaşır ve incelir. Memeler gebelik devamınca emzirmeye hazırlanır.
Gebelikte regl gecikmesinden kısa bir süre sonra memelerde de değişikler meydana gelir. Büyüme, dolgunluk hissi, renk değişikliği ve hassasiyet görülür. Bu belirtiler meme dokusunun hormonal uyarısına bağlıdır. Gebeliğin ikinci yarısı itibariyle göğüslerden salgı gelmesi olasıdır. Salgı önceleri şeffaf bir renkte olup ilerleyen aylarda sarımtırak bir renge dönüşür. Buna kolostrum adı verilir. Meme değişiklikleri, genelde ilk gebeliklerde gebeliğin teşhisi yönünden büyük önem arz eder. Çoğul gebelik öyküsü olanlarda e ise önceki gebelik ve emzirmelerin bıraktığı izlerle karışabilir.
Gebelik, bir kadının yaşamında önemli bir dönüm noktasıdır. Bu dönemde kadın, gelecekteki annelik rolünü benimser. Gebeliğin ilk dönemlerinde adet kesilmesi, mide bulantısı, kusmalar, yorulma hissi gibi durumlar karşıt duyguların yaşanmasına neden olur. Bünye gebeliğe uyum sağladıkça bu sorunlar da ortadan kalkabilir. Ancak gebeliğin son dönemlerinde tekrar bir huzursuzluk ortaya çıkabilir. Gebe daha öfkeli veya heyecanlı olabilir. Gebeliğin son üç aylık döneminde doğum ya da ölüm gibi korkular gebeyi strese sokar ve bunun sonucunda uyku problemleri ortaya çıkabilir. Hemen hemen her gebe kadın bu tarz duygular içerisine girebilir.
Gebelik süresince üreme sisteminde bazı değişiklikler olabilir. Genelde bu değişiklikler hormon yapımındaki artış ile ilişkilidir. Gebelik sırasında salgılanan bu hormonların, büyüyen fetüs ve eklerinin etkisi ile rahimde de önemli değişmeler görülebilir.
Östrojen ve progesteron hormonlarının etkisi ile rahim ağzının kanlanması artar ve yumuşar. Rahim ağzında ödem oluşur. Mukozanın renginde de değişim görülür. Rahim ağzı kanal, progesteronun etkisi ile gebelik süresince servikal salgı bezlerinin salgıladığı salgı ile dolar. Rahim içi ve rahim dışı arasında adeta bir bariyer oluşturan bu salgı sayesinde bebek dış ortamdan korunmuş olur. Bu salgı doğumdan hemen önce hafif kanlı bir sıvı şeklinde dışarı atılabilmektedir.
Gebeliğin teşhisindeki birtakım belirtiler vardır. Bunlar; gebelik şüphesi olabilen , olası gebelik belirtileri ve kesin gebelik belirtileri olmak üzere üç gruba ayrılır.
Gebeliğe teşhiste yardımcı olan bu belirtilerin bir kısmı hiçbir test uygulamaksızın kadının hissettiği öznel belirtilerdir. Kadının ifadesine dayanan şüpheli gebelik belirtileri ise şöyledir:
Düzenli bir şekilde âdet gören sağlıklı kadınlarda beklenen âdetin görülmemesi durumunda gebeliği düşündüren önemli bir bulgudur. Gebeliğin oluşumuyla beraber salgılanan beta HCG değeri gebeliğin devamını sağlar ve âdet kanaması gecikir. Stres ve bazı hormonal düzensizlikler, emzirme, kronik hastalıklar, idrar ve üreme yolları , sistem tümörleri gibi nedenler âdet düzensizliklerine neden olabilir.
Gebelerin yaklaşık %50-60 gibi bir kısmında görülür. Gebelikte 6. Hafta itibari ile başlar ve 6ila 2 haftaya kadar sürebilir. Bazen gebelik boyunca devam eder fakat nadiren de olsa üçüncü aydan sonra da ortaya çıkabilir. İlk gebelikte görülme olasılığı daha yüksektir .Gebelikteki metabolizmadaki değişiklikler ,psikolojik faktörler ve artan progesteron hormonu etkisiyle bulantı ve kusma gibi faktörelerde görülür.
Gebeliğin oluşmasıyla organizmada bazı hormonal etkiye bağlı olarak gerçekleşen genel bir hâlsizlik ve yorgunluk görülmekle birlikte uykuya yatkınlık durumu artar. Bunlar erken gebelikte sık görülen ve nedeni belirsiz olan belirtilerindendir. Genellikle 20 ya da 21. haftadan sonra geçebilmektedir.
Gebeliğin oluşması ile vaginal akıntıda artış görülebilir. Hormon uyarısına bağlı olarak gelişen bu akıntı tüm gebelik süresince devam etmektedir. Akıntı beyaz bir renkte, kokusuz, kaşıntısız ve koyu kıvamda olabilir. Normalde akıntısı olmayan bir kadında âdet gecikmesiyle birlikte ani bir akıntı artışı gebeliğin şüpheli belirtisi olarak görülür.
Gebelikte rahim büyümesine uygun gelişen karın çevresinde de büyüme olabilir. Özellikle 4. aydan itibaren alt karında büyüdüğü gözlenir. Kilo alımı ve barsaklarda gaz şikâyetleri, karın içi organlarındaki tümörler veya asit gibi sebepler dolayısıyla da karın çevresinde büyüme olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Gebelikte çocuk hareketleri gebeliğin 20. Haftasıyla birlikte hissedilebilir. Çoğul gebeliklerde ise 16. gebelik haftasından itibaren hissedilebilir. Önceleri daha az hisssedilen hareketler giderek kımıldamalara dönüşür. Çoğul gebeler, deneyimleri dolayısıyla çocuk hareketlerini daha önceden hissedebilirler .Bazı kadınlar bağırsak hareketlerini veya bağırsaklardaki gaz birikimini çocuk hareketleri zannedebilir. Bu belirti uzman bir hekim muayenesi ile desteklenmelidir.
Kesin gebelik tanısı için günümüzde pek çok imkân vardır. Olası gebelik belirtilerinde çoğul gebeliklerde oldukça yardımcıdır fakat kesin gebelik bulguları olmadan bunların az da olsa yanıltıcı olabileceği gerçeği unutulmamalıdır. Bebek kalp seslerinin(ritimlerinin) duyulması, bebek kısımlarının dokunarak hissedilmesi, bebek hareketlerinin saptanması, ultrasonda bebeğin görülmesi ve gebelik testinin pozitif çıkması kesin gebelik belirtileri olarak kabul edilir.
Bebek kalp seslerinin varlığı , gebeliğin varlığını ispat eden en kıymetli belirtilerden bir tanesidir. Bebek kalp sesleri, ancak 18 ila 20. gebelik haftaları arasında karın duvarı yolu ile duyulabilecek bir haldedir. Bu amaç için özel yapılmış fetoskop adı verilen dinleme aracı kullanılır. Bu alet aracılığı ile duyulan bebek kalp atım sayısı dakikada 120 ila 160 arasında değişen bir ritme sahiptir, ortalama 140 değeri normal değer olarak kabul edilir. Gebenin aşırı kilolu olması, amniyon sıvısının fazla oluşu, karın duvarının kalınlığı bebeğin rahim içindeki duruşu, karın duvarından uzakta olması gibi nedenlerle bebek kalp sesleri belirgin bir şekilde duyulamayabilir.
• Embriyonun , rahime gömülmesinden sonra gebeliğin 7 ya da 8. haftasının sonuna kadar geçen süreye embriyonel dönem denilmektedir. Oluşan canlıya da embriyo denir.
• Embriyonel dönemde vücuda özgü doku ve organlar gelişerek kesin şeklini alabilmektedir.
• Embriyo ilk 4 haftaya kadar plesantayı oluşturan bir tabaka tarafından beslenir.
• 4. haftadan sonra göbek bağı kordonu ile beslenmesi gerçekleşir.
• Gebeliğin 8. haftasının sonundan başlayarak doğuma kadar geçen bu süreye fetal dönem (9-40 hafta). oluşan canlıya ise fetüs denir.
Gebe kalmaya çalışırken göz önünde bulundurulması gereken önemli konular vardır, örneğin:
Hamileliğin kesin olmayan belirtileri ile birlikte ilk haftanın nasıl geçtiği anlaşılabilir. Başlıca ilk belirtiler şöyledir: adette gecikme, midede bulantı, kusma, baş ağrıları, kramp, iştah değişikliği ve ruhsal değişikliktir.
İlk hafta ile birlikte gaz, kabızlık, yorgunluk hissi ve hormonal değişiklikler de kendini gösterir. Bazı uzman hekimlere göre gebelikte adetin gecikmesi ile başlayan hafta ilk hafta kabul edilmeyerek ikinci hafta kabul edilir. Bunun sebebi ise döllenmenin ikinci hafta itibari ile gerçekleşmesi şeklindedir. Uzman hekimlere göre ikinci hafta ile birlikte gebeliğin başladığı kabul edilebilmektedir.
2 haftalık bir hamilelikte belirti hissetmeye başlamak oldukça erkendir. Bir hafta olmakla birlikte yine de bazı gebelerde ikinci hafta itibariyle birlikte hafif belirtiler görülmeye başlayabilir. Yorgunluk, uykuya meyil, sinirlilik hali, göğüslerde büyüme ve hassasiyet, idrara çıkışlarda artma gibi birçok belirti bunlar arasında yer alabilir. Yumurtlama sürecinde ise kıvamsal olarak değişen vaginal akıntı, koku alma duyusunun güçlenmesi, cinsel isteklilikte artış şekli, kasıkta saplanma tarzı kramplar gibi belirtilerin görülmesi olasıdır.
Resmi gebelik haftasına göre 2. hafta yalnızca yumurtlama ve döllenmenin ilk günlerini içermektedir. Ancak asıl bu aşamada başlayan gerçek bir hamilelik sürecinde iki hafta geçtikten sonra hamileliğin en temel ve en net belirtisi olan adet gecikmesi, gebelik testi yapmak için uygun zamanı belirler.
Hamileliğin 2. haftasında döllenme gerçekleşmek üzere ya da henüz yeni gerçekleşmiş olabilir. Her iki durumda da bu haftada ultrasonda herhangi bir farklılık söz konusu olmayacaktır. Yumurtlama günlerinde oluşan bir döllenme, bu dönemin hangi gününe denk geldiğine göre değişir.
Gebeliğin 3. haftasında döllenme çok yeni gerçekleşmiş olup bu an itibariyle bebeğin anne karnındaki 9 aylık büyüme ve gelişme hikayesi başlar. 3 hafta sonunda embriyo henüz 1 haftalıktır. Döllenmenin gerçekleştiği esnada tek bir hücre şeklinde oluşan zigot, fallop tüplerinden rahime doğru giderken mitoz bölünmeye uğrar. Bunun sonucunda blastokiste dönüşür. Ardından rahme ulaşan embriyo burada rahim duvarına tutunduğunda gebelik gerçek anlamıyla gerçekleşmiş denilebilir. Söz konusu tutunma olayına implantasyon denilir. İmplantasyon kanaması bu dönemde kendini gösterir. Bu aşamadan sonra rahim duvarı, embriyonun besin ve oksijen kaynağı olarak karşıya çıkar. İmplantasyon tamamlandıktan sonra ise Beta-HCG hormonu vücutta salgılanır ve böylece yumurtalıklarda yeni yumurtaların olgunlaşması önlenir. Gebelik süreci ve bu sürece ilişkin belirtiler başlayabilir.
4 haftalık bebek henüz bir embriyo halindedir. Bölünerek hücre sayısını hızla arttırabili ve farklılaşır. Bu dönemde bebeğe ileriki zamanlarda oksijen ve besin sağlayacak olan plasenta da gelişmeye eğilim gösterir.
Embriyo sperm ve yumurtanın bir araya gelmesiyle meydana gelir. Başta zigot adını alır. Büyümeye ve gelişmeye devam ettiği sırada embriyo haline gelir. Hamileliğin 4. haftasında toplumda bilinen bir bebek halinde değildir.
4. haftadan itibaren bebeğin kalbi yavaş yavaş oluşmaya başlamaktadır. Ancak kalp atışları henüz duyulmayabilir.
Anne karnındaki 5 haftalık bir bebek yaklaşık olarak 2 mm boyutuna ulaşabilir. Yani henüz bir pirinç kadardır. Bu denli küçü olmasına rağmen burun ve göz gibi organların temelleri bu haftada atılır. Beyin, kalp ve omurilik gibi organ ve sistemler hızlı bir şekilde gelişim gösterir. Göbek kordonu ve plasenta da bu haftada oluşmaya başlar.
5 haftalık bebek anne karnında gelişmeye devam ederken annenin vücudunda da birçok değişikliğe neden olur. Bu değişikliklerin sebebi hamilelikte salgılanan hormonlar olarak bilinir. 5 haftalık bir bebek henüz annenin fiziksel görüntüsünü değiştirmez. Annenin karnının belirginleşmesini sağlayacak kadar büyük değildir. Yani 5 aylık gebelik görüntüsü dışarıdan bakıldığı zaman anlaşılmayabilir.
5 haftalık bir gebelikte görülmesi olası durumlar şöyledir;
– Halsizlik ve yorgunluk
– Baş dönmesi ve mide bulantısı
– Göğüs ağrıları
– Sık idrara çıkma ihtiyacı
– Tükürük artışı
– Duygu değişiklikleri
Gebelik sürecinde 6. haftaya ulaşan anne adaylarının sürekli sorduğu sorulardan bir tanesi 6 haftalık bebek canlı mıdır sorusudur.6 haftalık bebek canlıdır ve artık embriyo olarak adlandırılır. 8.haftanın bitişi ardından embriyo belirli bir olgunluğa ulaşır ve bu aşamadan sonra fetüs olarak isimlendirilir. 6 haftalık hamilelikte bebek henüz 5 ila 6 mm boyutunda adeta bir bezelye kadardır. Kalp atışları dakikada 100 ila 160 atış arasında değişiklik gösterir. Altıncı hafta, anne karnındaki bebeğin gelişimi için oldukça önemli büyük adımların atılmaya başlandığı önemli bir gebelik haftasıdır. Bu haftada artık bebeğin yüzü kaba hatları ile şekillenmeye başlar. Burnu, kulakları ve ağzı oluşmaya başlar. Kafatası ve kalpte çıkıntılı bir yapı söz konusudur.
Hamileliğin 7. haftasında anne adaylarının en sık yaşadığı belirtilerin başında mide bulantısı ve kusma yer alır. Tuzlu besinler (tuzlu kraker) gibi kuru yiyecekler ile mide bulantılarının hafifletilmesine yardımcı olur. Bunun beraberinde temiz hava almak da bulantı ve kusmanın azaltılmasında etkilidir. Bulantı ve kusma gibi durumlar dışında anne adaylarında 7. haftada görülen diğer belirtiler arasında şunlardan söz edilebilir:
Bebek bu haftada daha belirgin bir şekilde görünebilmektedir. Bunun 8. haftada yapılan ultrason görüntüsü ile gözlenebilmesi mümkündür. Bu haftada artık bebeğin kolları, bacakları, el parmakları ve ayak parmakları gibi uzuvları daha belirgin hale gelir. Bebek önceki haftalara göre daha az kıvrıldığından sıçrama gibi bazı hareketleri gösterir. Artık-görülebilen bir burun, üst dudak, küçük göz kapakları ve kulakları oluşmuştur. Bebek bu hafta itibariyle hızlı bir şekilde büyümeye devam eder. Henüz embriyo halinde olsa da embriyodan fetüs dönemine geçiş yaptığında tamamlanmaya başar. Bacaklardan daha büyük bir boyutta olan kollar bacaklara oranla daha hızlı gelişir. Bunun sebebi ise bebeğin üst vücudunun alt vücuduna göre daha hızlı gelişmesidir. Çünkü insanların bu gelişimi ömür boyu baştan ayağa şeklinde gerçekleşmektedir.Bebeğin kafa bölgesi 8. hafta ile birlikte kıvrılmaya başlamaktadır. Ancak bu süreçte bazı bölgeler oluşurken ayak bilekleri, ayak parmakları ve diz kısımları henüz oluşmamış durumdadır.
9. haftada bebeğin göz yapısı oluşmaya başlar. Ancak göz kapakları 27. haftaya kadar açılmaz. 9 haftalık bir bebeğin yaklaşık boyu 16 ila 26 mm oranında değişirken ağırlığı 1 ila 1,5 grama kadar değişiklik gösterir. Yüzünde kulak kepçeleri ve göz çukurları şekil alır.
Bebeğin beyni artık kasları idare edecek seviyede olup bağlantıları kurmaya başlar. Bu sebeple fetüsün el ve kol hareketlerinde artış da gözlemlenebilir. Ancak hala yeterli boyutlara ulaşamadığı için bu hareketleri hissetmek pek mümkün olmayabilir. Gebelikte 16. ve 22. haftalar arasında bebek yeterli büyüklüğe ulaştığında onun esneme ve gerinme hareketlerini ve küçük küçük tekmeleri hissedilmeye başlanır. Bu haftaya kadar minik bir nokta şeklinde olan bebek omurgasının uzantısı olarak görülen embriyonik kuyruk, bu haftada görülmemeye hatta yok olmaya başlar. Bu sayede artık kalçaları ve bacakları da şekil almaya başlayacaktır.
Gebelikte 10. hafta karın ağrısı, sık sık dile getirilen bir sorundur. Bunula birlikte bu ağrıların büyük bir çoğunluğunun kaynağı rahmin giderek büyümesi ve genişlemesidir. Çevredeki dokulara ve organlara baskı yapmaya başlayan rahim, bu genişleme sırasında kasıkta ve karnın alt kısımlarında ağrı şeklinde kendini gösterebilir. Bu durum normal kabul edilse de şiddetli hissedilmesi durumunda bir düşük belirtisi olabilir. Dolayısıyla uzun süren ve devam eden şiddetli karın ağrılarında muhakkak hekime başvurulmalıdır. Henüz anne karnı belirgin değildir. Ancak bu haftaya kadar büyümesi daha yavaş ilerleyen bebekte, 10. hafta beraberiyle çok hızlı bir şekilde boy ve kilo artışı başlar. Bu nedenle bu hafta itibariyle yavaş yavaş anne karnı dışarı kendini göstermeye başlayacaktır. 10. hafta itibariyle anne adaylarının yaklaşık 1 ila 1,5 kilo almış olması gözlenir. Mide bulantısı ve kusma gibi sorunlar yaşayan ve bu sorunları çok şiddetli yaşayan gebelerde kilo artışı bu düzeyde olmayabilir.Kilo düzeyinde artışın yanısıra azalış da olabilir. Sağlıklı bir gebelik için mümkün olduğunca sağlıklı ve dengeli bir biçimde beslenmeye özen gösterilmelidir. Süt bezlerinin büyümesi ile birlikte göğüslerde bir dolgunlaşma meydana gelir ve göğüsler ağırlaşır. Bu durum gebenin vücudunda hassasiyet ve ağrıya neden olabilir. Bazı iç çamaşırlarının kullanımı, ağırlığı azaltacağından ağrıların hafifletilmesine yardımcı olabilir. Bunlara ek olarak değişen hormonal dengelerle ilişkili olarak ciltte yağlanma, parlaklık, saçlarda kalınlaşma gibi belirtiler de görülebilir.
Gebelikte 11. haftaya gelindiğinde bebek artık 41 mm boyutuna ulaşmıştır. Bebekteki bu büyüme ve gelişme aynı hızla devam ederken bebeğin başı oransal olarak büyük olsa da genel hatlarıyla bebek görüntüsü yavaş yavaş oluşmaya başlayabilir. El parmakları ve ayak parmakları birbirinden ayrılmaya başlar. Tırnaklar ve henüz çok küçük boyuttaki kulaklar gelişimini devam ettirir. Rahim içerisinde bebeğin minik hareketleri söz konusu olsa da bunlar henüz anne tarafından hissedilebilecek boyuta ulaşamaz. Bebeğin hızlı bir şekilde büyümesi ile birlikte birkaç hafta içerisinde bebek hareketleri anne adayı tarafından hissedilmeye başlar. Embriyo evresindeyken oluşmuş olan tüm organlar, artık doğuma kadar devam edecek olan gelişme ve olgunlaşma sürecini tamamlamıştır. Ayrıca vücut uzarken ilk solunum hareketleri ultrasonda fark edilebilecek boyuta ulaşır. 11 haftalık bir bebekte artık kemikler sertleşmeye başlar. Kulaklar ise neredeyse tamamen gelişmiştir. Bu haftadaki bebek yaklaşık olarak bir incir boyutunda diyebiliriz.Boy uzunluğu olarak yaklaşık 4 ila 6 cm, bebeğin kilosu ise ortalama 8 gram civarında seyredebilir.
12. haftalık gebelik muayenesi ile birlikte bebek artık bir erik büyüklüğüne ulaşmıştır. Bebekler 12. hafta itibariyle hemen hemen 5 ila 6 cm kadar bir boyuta ulaşmışlardır. Bebeğin ağırlığı ise 12 ila 14 gram arasında değişiklik gösterir. 12. hafta ile birlikte anne adayları ultrasonda bebeklerinin kalp atışlarını kesin ve net bir şekilde duyabilir. Bebeklerin bu haftada kalbi dakikada atım olarak 120 ya da 160 arasında değişir. 12. hafta itibariyle bebeğin reflekslerinde ve hareketlerinde hızlı bir gelişim söz konusudur. Bebeklerin göz kapakları açılır ve kapanır. Ağızlarını açıp kapatabilirler ve hatta bazen parmaklarını emebilirler. El parmakları ve ayak parmaklarının gelişimiyle birlikte parmak hareketlerinin de görülebilmektedir. Bu reflekslerin ve hareketlerin tamamı anne rahminde gelişmeye başlar ve doğumla birlikte bir süre daha bebekle devam eder. Dışarıdan gelen yüksek seviyedeki şiddetli seslerde bebek anne karnında korkabilir. Bu normal ve olası bir durumdur. Doğumdan sonra da en küçük ve ufak seslere bebekler korkma refleksi gösterir. Ancak bu hareketlerin anne tarafından hissedilmesi güçtür. Bebeğin hareketlerinin anne tarafından da hissedilebilmesi için bebeğin biraz daha büyümesine gereklidir. İlerleyen haftalarda bebek büyümeye devam eder .Hareket eder ve hatta annesini tekmelemeye başlar.
13 haftalık bir gebelikte parmak izleri oluşmaya başlamıştır. Emme becerisi gelişmiştir ve bebeğin başparmağını emdiği görülebilir.
Bağırsak kıvrımları karındaki yerine yerleşmiştir ve bebek bu haftada amniyon sıvısını, yani bebeğin gebelik boyunca içinde bulunduğu sıvıyı yutmaya başlamaktadır. Bebek bu sıvıdan su, protein, karbonhidrat, yağ ve enzimler gibi temel ihtiyaçlarını alır ve kalan sıvı ise böbreklere gider. Böbreklere giden sıvı oradan da idrar olarak tekrar amniyon sıvısına döner.
Bebeğin cinsiyeti erkek ise testisleri oluşmuştur. Artık penisi büyümeye başlar. Bebeğin cinsiyeti kız ise yumurtalıkları gelişmeye başlamıştır ve daha bu kadarken şimdiden 2 milyon yumurtaya sahiptir.
Bu haftadan itibariyle mide bulantısı ve uyku isteği azalır. Artan kan akımına bağlı olarak damarlar daha belirginleşir. Enerji durumunun önceki dönemlere oranla daha fazla olduğu gözlemlenir.
Kadınlarda yaşanan vajinal akıntılar hamileliğin 13. Haftası itibariyle daha da yoğunlaşır ve renk değiştirir. Rengi beyaz ve kokusuz olan vajinal akıntılar, doğum için adeta bir hazırlık özelliği taşır. Vajinal kısmı bakterilerden koruyan akıntının temizlenmesi için kimyasal maddelerden uzak durulmalıdır. Bu dönemde vajinal temizlik için sadece su kullanmalı olup, PH dengesi bozulmamalıdır.
Gebeliğin 14. haftasında annenin vücudunda oluşan değişiklikler ve bazı hormonlar artık bir düzene oturur. Bu sayede anne daha önceki aylarda yaşadığı rahatsızlıkları bu ay yaşamaz. Gebeliğin bu dönemi annenin kendini daha enerjik hissettiği bir dönem olup yeni gelen bebeğe daha rahat hazırlanmasını sağlamaktadır. Anne bu haftalarda yeme isteğinin çok olaması durumunu başka bir deyişle iştahının açıldığını da fark edebilmektedir.
14. haftada annenin karnı daha önceki haftalara göre daha belirgin bir halde olsa da henüz dışarıdan fark edilecek kadar büyümüş değildir. Anne karnındaki bebeğin büyüklüğü ve boyutu henüz rahmi karnı belirginleştirmeye yeterli değildir. 14. haftada anne bazı pantolon, tayt ve kıyafetlerinin dar geldiğini fark etmeye başlayabilmektedir. Bunun nedeni anne karnındaki bebeğin büyümesidir. Bununla birlikte neden olarak annenin aldığı kilolar da görülebilmektedir.
14 haftalık bir bebek ultrason görüntüsünde bebeğin biraz daha fazla büyüdüğü fark edilir. Fakat rahim içinde hala geniş bir alanı mevcuttur. 14 haftalık bebek yaklaşık olarak 8-9 cm uzunluğunda ve 43-45 gr ağırlığındadır. 14. haftada bebek ortalama bir kivi boyutundadır. Bebek 14. haftada anne karnında elleri göğsünün üzerinde ve başı hafif sağ ya da sol tarafa doğru durmaktadır. Önceki haftalarda küçük bir bebek gibi gözüken bebeğin bu hafta ultrason görüntüsünde istemsizce yaptığı mimikleri görülebilmektedir. Parmakları hatta emme refleksi gelişmiş olan bebek, elini ağzına götürdüğünde parmağını emmektedir. Bu pozisyonda eğer uygun görüntü denk gelirse ultrason görüntülerinde yakalanabilecektir.
15. haftada bebekler emme, yutma ve çiğneme gibi temel bazı özellikleri öğrenmeye başlar. Baş parmaklarını yakaladıklarında uzun süre emme eğilimi gösterirler. Ancak henüz bilinçli hareketleri oluşmaz. Nefes alma ve nefes verme, yutma ve çiğneme gibi refleksler doğumdan sonra bebeğin anne sütüyle beslenmesinde kolaylık sağlayacaktır.
15 haftalık bebekler annenin vücuttaki seslerini işitebilir. Dışardan gelen seslerde ise bebek için henüz bir netlik olmayabilir. 15. Hafta itibari ile bebeklerle konuşmak anne ile bebek arasındaki bağı güçlendirmek için önemli bir adımdır. Aynı zamanda bebeklerin tat alma duyusu da bu hafta ile uyumlu bir biçimde gelişmeye başlar. Bebek ilerleyen haftalarda (20. hafta) amniyotik sıvının tadını alabilir.
15. haftada bebeklerin ortalama ağırılığı 50 ila 70 gram arasında değişmektedir. 15 haftalık bebek boyu ise ortalama 9 ila 12 cm boyutlarındadır. Bu hafta bebekler ortalama küçük boy bir elma büyüklüğündedir.
16. hafta hamilelik gebeliğin ikinci 3 ayı yani “ikinci trimester” olarak tanımlanır. Bu dönemde dörtlü test yapılabilir. Dörtlü test gebeliğin 16 ila 20 haftaları arasında yapılabilir. Yapılan bu dörtlü test sonuçlarında riskli bir durum görülürse bebekten su alınması gerekebilir. Bu uygulama amniosentez olarak bilinir ve bununla birlikte detaylı kontroller sağlanabilir.
Dörtlü tarama testi down sendromu, nöral defektler ve trizomi 18 adı verilen genetik hastalığı olasılığının belirlenmesi adına yapılan bir kan incelemesidir. Alınan kanlar ile bunu belirlemek mümkün olabilir. Bunun yanı sıra dörtlü test ile farklı anomaliler de belirlenebilmektedir.
16 hafta hamilelikte ayrıca gebelik sürecini takip eden hekim; gebelik şekeri kontrolü ve bunun yanında idrar testi isteyebilir.
NT olarak bilinen bebeğin ense kalınlığının kontrolü 16. haftada yapılmaz. NT (ense kalınlığı) ve ikili test hamileliğin 11 ila 14. haftaları arasında yapılması gereken kontrollerdir.
16 hafta gebelik anne adaylarının bebeklerini hissetmeye başladığı dönem olarak bilinir. 16 haftalık gebelikte bebeğin eklem ve sinir sistemi gelişimine devam ettiği için el , parmak hareketleri bunun yanısıra kol ve bacaklarını hareket ettirir. Bu süreçte bebek yaklaşık bir elma boyutundadır. Bu haftada bebek amniyon sıvısı içerisindedir.
Gebelite yaşanan vajinal ağrılar, kasık ağrıları anne adaylarını endişelendirebilir. 16 hafta gebelikte vajinada hissedilen ağrılar normal kabul edilir. Özellikle ilk gebeliğini yaşayan anne adaylarında kasık ağrıları normalden biraz daha fazla hissedilebilir. Hormonlardaki değişimler, rahim etrafındaki kasların esnemesi ve gerilmesi nedeniyle 16 hafta gebelikte kasık ve alt karın bölgesinde zaman zaman bıçak batıyormuş hissi veren sancılar olabilmektedir. Bebekle beraber rahmin de büyümesi, anne adayının aldığı kilolar bu ağrıları tetikler. Ancak yaşanan bu kasık ağrılarına ek olarak, kanama, şiddetli baş dönmesi gibi şikayetler de eklenir ise zaman kaybetmeden gebeliği takip eden hekime başvurulmalıdır.
Gebelikte 17. hafta anne adaylarının bulantı ya da kusma gibi gebelik belirtilerini daha az hissedip hatta atlatarak daha sakin ve keyifli bir döneme geçiş yaptığı bir gebelik haftasıdır. 14 ve 26. haftaları içeren ikinci döneminin ortalarına denk gelen bu evrede annenin daha rahat bir gebelik geçiriyor olmasına ek olarak düşük yaşama riski gibi olasılıklar da büyük oranda ortadan kalkar. Bu nedenle gebeler gebeliğin bu döneminde henüz karınları onları zorlayacak kadar büyümemişken bebek alışverişlerine başlayabilir, doğum zamanı için gerekli ekipmanlar hazırlanmaya başlanabilir.
Günden güne büyüyen bebeği içerisinde barındıran rahim, bu haftalarda göbek deliğinin biraz altındadır. Leğen kemiği içerisindeki alanı doldurduğundan karında öne doğru çıkıntı oluşturmaya başlar. Bu haftada anne adayının yaklaşık olarak 2,5ila 4 kg kadar kilo almış olması gözlenir. Annenin gebelik öncesindeki kilosu, gebelik boyunca alınması gereken kilo ile ilgili olduğundan her kadında kilo artışının farklı olması beklenir. Ancak gebe olmak nedeniyle çok fazla bol miktarda yemek yemek obeziteye neden olacağından hem anne hem de bebeğin sağlığını olumsuz yönde etkiler.
Gebelikte 17. hafta beslenme konusunda da dikkatli olunmalı, sağlıklı ve dengeli bir biçimde beslenmeye özen gösterilmelidir. Göğüsler de günden güne büyüyerek doğum sonrasındaki emzirme süreci için kendini hazırlar. Annenin saçları daha da kalınlaşmış ve daha parlak bir görünüm almıştır. Koku ve duyulara karşı hassasiyet, aşerme ve sindirim sistemine ilişkin sorunlar bu haftada anneyi etkileyen gebelik belirtileri arasında yer alır. Büyüyen ve genişleyen rahimden kaynaklı olarak kasıklarda ağrı oluşabilir. Bu durum normaldir fakat ağrıların şiddetlenmesi halinde sağlık kuruluşlarına başvurulmalıdır.
17 haftalık bebek boyu ve kilosu bu hafta itibariyle daha hızlı artmaya başlamıştır. Bu haftadaki bebeğinizin yaklaşık 11-13 cm boyunda ve 100-150 gram ağırlığında olduğunu söyleyebiliriz. Bu hafta itibariyle bebekte oluşmaya başlayan yağ dokusu, ileriki haftalarda bebekte ısı üretimi ve metabolizma açısından önemli görevler üstlenecektir. Artık minik bir insan formuna ulaşmış olan bebek emme ve yutma refleksleri üzerinde çalışmalar yapmaya başlayarak kendini doğum sonrasındaki sürece hazırlar. Gözleri kapalı olmasına karşın görme duyusu gelişmeye başlamıştır ve dışarıdan gelen parlak ışıkları hissedebilir. Ayrıca kemik gelişimi hızla devam etmektedir ve vücut bu amaçla kalsiyum depolamaya başlar. Bu haftalardan itibaren bebeğin kalp atışları, beyin tarafından koordine edilir.
Gebeliğin ikinci trimesterına dahil olan 18. haftada hamileliğin en zor ve riskli dönemleri geride kalır. Anneler artık vücutlarındaki birçok değişime alışmaya başlar. Bebek hızlı bir şekilde büyümeye devam ederken anneler de hamilelik sürecinin en keyifli dönemine geçer. Mide bulantıları ve baş dönmelerinin oldukça azaldığı bu haftadan sonra anneler kendilerini çok daha iyi ve enerji dolu hissetmeye başlar. Hamileliğin her haftasında anne ve bebekte yeni değişimler gözlemlenir. 18. haftada anne ve bebek arasındaki ilişki daha önce hiç olmadığı kadar netleşmeye başlar. Bunun sebebi bebeğinizin artık sizi duyabiliyor olmasıdır. İkinci dönem ultrasonuna henüz girmeyen anneler için gebeliğin 18. haftası oldukça ideal bir zamandır. Ultrason muayenesinde plasenta ve doğum kordonları incelenerek bebeğinizin olası doğum tarihi ve çoklu gebelik ihtimali ile ilgili bilgi sahibi olunabilir.
18. haftada hem erkek hem de kız bebeklerin meme uçları oluşmaya başlar. Emme ve yutma refleksi geliştiği gibi parmak izleri de artık oluşmuştur. Aynı zamanda bebeğiniz bu dönemde hıçkırma ve esneme konusunda da uzmanlaşır. 18. haftaya kadar bebeğinizin karnınızda olduğunu biliyor fakat çok fazla hissedemiyordunuz. Bu haftadan sonra bebeğin el ve bacaklarını oynatması hızlanır. Anneler artık bebeklerinin hareket ettiğini daha rahat hissedebilir. Belki de hepsinden önemlisi, 18 haftalık bebeğin artık bir uyku düzeni vardır.
Gebeliğin 18. haftasında annedeki değişiklikler özellikle alınan kiloyla kendini gösterir. Dışarıdan bakıldığında artık hamile olduğunuz çok rahat anlaşılmaya başlar. Bu döneme kadar annenin aldığı kilolar eğer 4.5 ile 6 kilo arasında ise bu durum normal kabul edilir. Annelerin bu konuda endişe etmesine gerek yoktur. Unutulmamalı ki alınan kiloların bir kısmı doğumla birlikte vücuttan atılır. Fakat kilo artışıyla birlikte karnınızın belirginleşmesi, bel bölgesinde ağrılara sebep olabilir. Bu dönemde kalbiniz daha hızlı kan pompaladığından ani baş dönmeleri yaşayabilirsiniz.
Gebelik süresince sadece karın kısmınızda büyüme gözlemlenmez. Aynı zamanda annenin ayakları vücudun ödem tutmasına bağlı olarak şişebilir. Bu çok olağan bir durumdur. Ayağınızın şiştiğini hissettiğiniz anlarda, ayak altına bir minder yerleştirerek ayağınızı kalp seviyesinin yukarısında tutabilirsiniz. Bu uygulama yaşadığınız rahatsızlık hissini azaltır. Gebeliğin 18. haftasında kan şekerinde dalgalanmalar görülebilir. Kan şekerinde yaşanan değişimler annenin iştahını açabilir. Bu dönemde dikkatli olunmalıdır.
Hamileliğin 19. haftasında rahim büyümeye devam eder ve bu durum bel ile sırt ağrılarına yol açabilir. Karın daha belirgin hale gelir. Hamileliğin 19. haftasında karın bölgesinde kasılmalar ve hafif ağrılar hissedilebilir. Bu kasılmalar vücut kendini doğuma hazırladığı için olmaktadır. Bebek kasılmalardan rahatsız olmaz. Hamilelik hormonları bağ dokusunu ve eklemleri yumuşatır. Vücutta ödem oluşur buna ek olarak, bacaklar ve kollarda hafif bir karıncalanma hissi gelişebilir.
Burun mukozası ile ilgili semptomlar, gebeliğin 19. haftası civarında ortaya çıkabilir. Anne adayının kan hacmi artar, bu da burun mukozasının şişmesine ve burun tıkanıklığına neden olabilir. Bu belirtiler soğuk algınlığı anlamına gelmemektedir. Gebeliğin 19. Haftasında hormonlar cilt kurumasına ve tırnakların zayıflamasına, neden olacaktır.
19 haftada bebeğin hareketleri daha belirgin hale gelir. Bebeğin hareketlerini anne adayları karınlarında uçuşan kelebeklere benzetebilmektedir. Gebeliğin 19. haftasından itibaren baş, gövde ve bacaklar toplam uzunluğun üçte birini kaplar. Artık bebeğin yüksekliği, başın tepesinden topuğa kadar ölçülür. Jinekoloji uzmanı, hesaplama için biyometrik verileri belirler. Bebeğin kalbi tamamen işlevseldir ama kalbin karıncıkları ve kulakçıkları henüz ayrılmamıştır. Bebeğin kalbi 19. haftada bir yetişkinden yaklaşık iki kat daha hızlı atmaktadır. Akciğerlerde bronşlar gelişmeye devam eder. Bununla birlikte, bebek yaklaşık 34. haftaya kadar bağımsız nefes alamaz.
Bebeğin gebeliğin cinsel organları 19. haftasında tamamen gelişmiştir. İç organları ve beyin gelişmeye devam eder. Karaciğer ve dalak, safra ve beyaz kan hücreleri üretmeye başlar. Bu bebeğin bağışıklık sisteminin de oluştuğu anlamına gelir. Bebeğin böbrekleri, üriner sistemi ve mesanesi tamamen gelişmiştir. Bebeğin 19 haftalık pozisyonu göbek ve kasık kemiği arasındadır. Ayrıca bebek amniyotik sıvıda genellikle dik yüzer.
Hormonal değişiklikler, büyüyen göbek nedeniyle artan idrara çıkma isteği ve sırt ağrısı anne adayının sık sık uyanmasına ve uyku düzeninin bozulmasına yol açabilir. Burun tıkanıklığı da hamileliğin 19. haftasında sık görülen bir semptomdur ve uyumayı zorlaştırır.
Bebeğin cinsel organları 19. haftada tamamen gelişmiştir. Bazen bebekler duruş pozisyonlarından dolayı cinsiyetlerini göstermeyebilirler. Bebeğin duruş pozisyonuna göre yanılma az da olsa olabilmektedir.
20 haftalık gebelikte annedeki değişikliklerden en belirgin olanı, büyüyen göbektir. Artık dışarıdan bakıldığında; kişinin, bebek bekleyen bir anne adayı olduğu anlaşılabilir. Genetik yapı ve fazla kilolara sahip olma gibi bazı durumlarda gebelik göbeği çok belirgin olmayabilir. Büyüyen göbek, annede bel ve sırt ağrılarına neden olabilir. Bebek bekleyen her kadın, aynı ağrıları hissetmeyebilir. Vücutta eksik olan vitaminlerin tamamlanması için vitamin hapları almak ve oluşabilecek krampları önlemek için magnezyum takviyesi almak gerekir.
20 haftalık bebek yutkunmaya ve solunum çalışmalarına devam eder.
20 haftalık anne karnındaki bebek ağzını düzenli olarak açıp kapayabilir. Dil çıkarma hareketi yapabilir.
Bağırsaklarında mekonyum (meconium) adı verilen siyah kaka birikmeye devam eder.
Gebeliğin 20. haftasında kız bebeklerin rahmi gelişmeye, erkek bebeklerin ise testisleri karın bölgesinden aşağı inmeye başlar. Testislerin torbalarına tam olarak inmesi birkaç ay sürecek.
Bebek zamanının bir kısmını uyuyarak geçirir. Uykusu 20 dakika – 2 saat arası sürebilir. Gözlerini sağa sola hareket ettirebilse de göz kapakları hala kapalıdır.
Gebelik 20. haftada bebeğin cildinde ince yağ tabakaları oluşmaya başladığı için cildi kalınlaşıyor. Dolayısıyla kilo almaya devam ediyor.
20.hafta gebelikte bebeğin cilt yüzeyi lanugo adı verilen ince tüy tabakası ile kaplıdır. Bu tüy tabakası, 36 haftadan sonra kaybolmaya başlar. Doğumdan sonra çok azı kalır. Bu kalan tüyler de birkaç ay içinde dökülür.
21 haftalık bebeğin organlarının oluşumu artık tamamlanmıştır. Bebek anne karnında ihtiyacı olan besinleri hala plasenta yoluyla ile alır. Ancak az olsa da bebeğin sindirim sistemi yuttuğu amniyon sıvısını sindirerek ve enerji verici maddeleri emerek az da olsa kendi başına besin sağlamaya başlamıştır. Bebeğin vücudu bağışıklık sistemini güçlendiren macun şeklinde bir madde ile kaplıdır. Bu yağlı yapının ismi vernix caseosadır. Vernix ceseosanın çoğu ise doğumda kaybolur.
Bebeğin içinde bulunduğu amniyotik sıvı annenin yediği besinlerin tadına göre tat farklılaştırmaktadır. Anneni tatlı bir besin tükettiği anda tatlı olabilmesi acı bir besin tükettiğindende ise acı olabilmesidir. 21 haftalık bir bebeğin tat alma duyusu gelişmiştir. Yani annenin yediklerine göre bebeğin de yuttuğu veya yediği amniyon sıvıdan aldığı tat değişir. Yapılan araştırmalar dolayısıyla anne karnındaki bebeğin tatlı tercih ettiğini gösterir. Ancak bu annenin tatlı tüketimini arttırmasını gerektirmez. Bebeğin tat alma duyusula birlikte işitme duyusu da gelişmiştir. Bebek annesinin sesini kesin bir şekilde duymakta ve etraftaki sesleri de seçebilir. Bebek doğduğunda annesinin ve babasının sesine kolaylıkla alışacaktır.
Gebelikte 21. Hafta bebek gelişimi açısından oldukça önemlidir ve bu haftada bebek hızla büyüme ve gelişimini sürdürmeye devam eder. Besin ihtiyacını plasentadan karşılasa da bu haftalarda belirli seviyelerde az miktarda amniyon sıvısı yutmaya başlar. Bu durum yutma refleksi ve tat alma duyularının gelişimi ile yakından ilişkilidir. Bağırsaklarda mekonyum adı verilen dışkı birikmeye başlar. Bu dışkı doğum sonrasında dışarı atılabilmektedir. Gelişen bir diğer duyu ise işitmedir. Bu haftalara gelen bir anne vücudu içerisindeki sesleri duyabilen bebek 20 ila 21. haftalar ile birlikte dış dünyadan gelen sesleri duymaya başlar. Dışarıdan gelen sesler bebeğin hareketlerini tetikleyebilir. Lanugo adı verilen tüy tabakası oluşarak bebeğin vücut ısısının korunmasında rol oynar. Bu tabaka doğumdan önce kaybolur. Buna ek olarak bebeğin kaşları ve saçları da yavaş yavaş çıkmaya başlayabilir. Kalp atışları güçlü bir hale gelip steteskop yardımıyla duyulabilecek hale gelir. Beyin gelişimi ve kemik iliği oluşumu da hızla devam eder. Dokunma duyusunu keşfetmesi ile birlikte bebek anne karnının çevresinde bulunan rahim içi dokulara ve göbek kordonuna dokunmaya başlar.
Gebeliğin 21. haftasında annedeki değişiklikler şöyledir:
– Vajinadan gelen beyaz bir akıntı,
– Karnın alt kısmında ağrılar,
– Kabızlık ve bacak krampları
Gebeliğin 22. haftasında bebek, yavaş yavaş kendine bir uyku düzeni oluşturmaya başlar. Bu düzen oturuncaya kadar uyku ve uyanıklık saatleri anneden farklı olabilir. Annenin uyumak için yatağa gittiği saatlerde bebek en hareketleri dakikalarını yaşıyor olabilir. Bu durumda anne adaylarında uykusuzluk sorunu kendini gösterebilir. Gündüz erken saatlerde dinlenme amaçlı birkaç saat uyumak iyi gelecektir.
Ayrıca uyku sorunuyla mücadele etmeye yardımcı olabilir. 22 haftalık gebe bir kadında bu haftaya kadar yaklaşık olarak 5 ila 6 kilo kadar kilo artışının olmuş olması beklenir. Tabii ki bu durum annenin gebelik öncesindeki kilosu ile de alakalıdır. Ancak kilo artışının aşırıya kaçmamasına ve hamilelik boyunca dengeli bir şekilde ilerlemesine özen gösterilmelidir. Bazı anne adaylarında 22. Hafta itibariyle birlikte karın, göğüsler ve bacaklarda çatlak sorunu ortaya çıkabilir. Çatlak önleyici yağlar ; hindistan cevizi yağı veya kremlerin düzenli kullanımı, bu ihtimali düşürecektir.
Göğüsler doğum sonrasındaki emzirme süreci için bir hazırlık sürecine girer. Süt hormonlarının artmasıyla birlikte göğüslerden süt akıntısı meydana gelebilir. Bu doğal bir durumdur.Bu durum herhangi bir sorun teşkil etmez. Bu haftalarda anne adaylarının hekimlerinin de önerisini alarak belirli egzersizler yapmasında fayda vardır. Kasların güçlü olması hem zinde kalmaya yardımcı olur, hem de doğumu daha kolay geçirmek için vücudu hazırlar. Sabah bulantıları ve diğer gebelik belirtileri artık büyük oranda kaybolmuştur. Doğum için hazırlık yapmaya başlayan rahimde bu haftada bazı kasılmalar hissedilmesi doğaldır. Gebelikte kasık ağrısı yaşayan kadınlarda bu kasılmalar sebebiyle oluşan ağrılar, doğum sancıları için birer egzersiz görevi yapacaktır. Ağrılar çok fazla olursa mutlaka hekime başvurulmalıdır.
Gebeliğin 22. haftası, bebek gelişimi konusunda önemli adımların atıldığı bir gebelik haftasıdır. Vücudun dış görüntüsünün yanı sıra organlar, beyin ve kemikler hızlı bir şekilde gelişimini sürdürmeye devam eder. Ayrıca deri altındaki yağ dokular da gelişmeye başlamıştır. Bebeğin duyularında (işitme) da 22. hafta ile birlikte önemli gelişmeler gözlenir. Tat alma yeteneği ve işitme yeteneği önceki haftalara oranla artış gösterir. Bebek, anne karnında içerisinde bulunduğu sıvı olan amniyon sıvısının tadını alır. Ayrıca anne vücudu içerisindeki kalp atışı, bağırsak sesleri gibi gürültülerin dışında dış dünyadan gelen sesleri de algılar. Beyin gelişimi ve sinir gelişimi ile birlikte dokunma duyusu da güçlenir. Artık istemli hareketlere de başlamış olan bebek çevresindeki yüzeylere dokunur ve dokunma duyusunu keşfetmeye uğraşır.
Gebeliğin 23. Haftasında anne karnındaki bebek daha aktif bir hale gelir.Bu durumun bir gaz sancısı mı yoksa bebeğin tekmesi mi olduğunu ayırt etmede zorlanan anne adayları gebeliğin bu döneminde güçlü tekmeleri kolaylıkla ayırt edebilir. Görme ile ilgili değişiklilerin başladığı bu dönemde anne adayları aynı zamanda sıcak basması gibi şikayetlere de sahip olabilir. Bu haftaların bir diğer önemli özelliği de büyümenin daha hızlı bir şekilde meydana gelmesidir. Bu haftadan itibaren sonraki aya kadar bebeğin boyutları yaklaşık 2 katına çıkar. Anne adayının vücudunda ise hormonların aşırı üretimi sebebiyle “gebe beyni” olarak bilinen sersemlik ve kafa karışıklığı hali meydana gelebilir.
23. haftada bebeğin kilosu ortalama yarım kiloya ulaşmıştır .Boyu ise ortalama 28 ila 36 santimetre arasında değişiklik gösterir. Gebelik sürecinin sonraki 4 haftasında bebeğin boyu yaklaşık olarak 2 katına çıkabilir. 23. haftada bebeğin kulak kemiklerinin gelişimi devam etmektedir. Bu dönemde bebek yavaş yavaş kalp atışı gibi anne kaynaklı sesleri tanımaya başlar. Görme duyusunda da az da olsa iyileşme meydana gelen bebeğin kirpikleri ve kaşlarının oluşmaya başlaması da yine bu dönemde gerçekleşmektedir.
Akciğerler oluşmaya devam eder fakat tamamen gelişmeleri için daha uzun bir süre zamana ihtiyaçları vardır. Bebek henüz akciğer gelişimi bu seviyedeyken ufak tefek dış dünyada yapacağı gibi nefes egzersizlerine başlamıştır. Ancak doğum sonrasına kadar bebekler vücut işlevleri için gerekli oksijeni plasenta yoluyla karşılar.
Lanugo, bebeğin vücudunun büyük bir kısmını kaplayan tüylerdir. Bu tüylenmedeki artış sonrası ultrasonografi (usg) de bebek bir miktar koyu renkli bir görünüm kazanabilir. Ultrasonografi incelemelerinde bebeğin küçük bir insan görüntüsü kazandığı görülebilir. Bu görüntünün görülmesi ile beraber ebeveyn adaylarının heyecanında da bir miktar yükseliş meydana gelmesi gayet normaldir. Gelişen ultrasonografi yöntemleri ile günümüzde bebeğin yüz özellikleri daha ayrıntılı olarak görüntülenebilir. Bebeğin bu dönemde hareketlenmiş olması sayesinde vücudunun diğer bölümleri de ultrasonografi sırasında incelenebilir. 23. haftada gerçekleştirilen bu ultrasonografi aynı zamanda bebeğin büyüme ve gelişme özellikleri de değerlendirilir.
Baş çevresi, karın çevresi ve femur kemiği (bacakta yer alan vücudun en büyük kemiği) uzunlukları ölçülür.Bebeğin aynı dönemdeki bebeklere göre gelişim düzeyi incelenebilir.
24 haftalık bebeklerde anne tarafından da fark edileceği üzere hareketlenme belirgin haldedir. Bebeğin ilk hareketleri yaklaşık 17 ila 20 hafta civarında hissedilmeye başlar. 24. haftada bebeğin kas kütlesinin gelişmesiyle birlikte hareketlerin şiddeti de yükseliş gösterir ve daha kolay fark edilebilir hale gelir. Bebek hareketleri günün belirli dönemlerinde artarken belirli dönemlerinde ise azalışa geçebilir. Hareketlerin azaldığı dönemde bebek büyük ihtimalle uyuyordur. Ancak bebek hareketleri uzun süre az hissediliyor ise ya da hiç hissedilmiyorsa hemen bir kadın doğum hekimine başvurulmalıdır.
Gebeliğin 24. haftasında bebeğin akciğerleri oluşur. Ancak oluşan akciğerlerin dış ortamda da işlevsel hale gelebilmesi için akciğerlerde sürfaktan adı verilen bir maddenin oluşması gerekir. Sürfaktan sentezi yaklaşık olarak gebeliğin 26. haftasında başlar. Bu nedenle çeşitli sağlık sorunlarından dolayı erken doğum yapmak zorunda kalan anne adayları olabilmekle birlikte, bebeğin akciğer gelişimini hızlandırmak için bazı ilaçlar verilir.
24 haftalık bir bebeğin yüz gelişimi neredeyse tamamlanmış haldedir. Yüzdeki küçük yapılar oldukça küçük boyutta olsa da bebeğin kaşları, kirpikleri ve hatta saçları gelişmiştir.
Bu dönemde bebeğin derideki pigmentleri tam olarak oluşmaz. Deri altı yağ depoları henüz tam gelişmediğinden ötürü bebeğin cildi transparandır. Yani bebeğe dışarıdan bakıldığında kan damarları ve kemikleri belirgin bir şekilde görülebilir. Ancak bu transparan görüntü uzun süre devam etmeyebilir. Bebeğin gelişimi sürdükçe deri de normal görünümüne ulaşır.
Gebeliğin 24. haftasında aşağıdaki belirtilerle karşılaşılabilir:
– Yorgunluk ve uyku sorunları
– Vücudunuzda çatlaklar
– Şişmiş ve kanayan diş etleri
– Rahminizin genişlemesine istinaden karnınızın yan tarafında ağrılar
– Baş ağrıları
– Burun kanamaları
– Sindirim sorunları ve midenizde yanmalar
– Karnınızda gaz baskısı ve kabızlık
– El ve ayaklarınızda ödem toplanması
– Vajinal enfeksiyonlar
– İdrar enfeksiyonları
25. gebelik haftasında bebeğin büyümesi ve kilo alması devam eder. Bu haftada bebeğin aktif hareketliliği artarak tekmelerin güçlendiği hissedilir. Anne adayının büyüyen karnı kaşıntı gibi sorunlara neden olabilir. Ortalama gebelik süresi aksi birdurum olmadığı sürece yaklaşık olarak 40 hafta şeklindedir. Dolayısıyla 25. haftada doğuma 15 hafta kalmıştır. 25. haftada anne adayının uterusu (rahmi) bir basketbol topu büyüklüğüne gelmiştir. Karnında ise bebek şişkinliği olarak ifade edilebilecek bir büyüme tespit edilebilir. Bu sırada bebeğin burnu ve akciğerleri yavaş yavaş işlevli hale gelmektedir. Bebeğin cildi doğumdan sonraki renginden farklı olarak bu hafta içerisinde pembe bir görünüm elde eder. Bu pembe rengin sebebi sıcaklık ya da soğukluk değildir. Bebeğin içinde bulunduğu amniyotik sıvı iyi bir yalıtım sağlayarak bebeğin rahat bir sıcaklıkta daha konforlu yaşamasını destekler. Ciltteki renk değişikliği kapiller (küçük) damar olarak isimlendirilen küçük damarların oluşmasından kaynaklanır.
Bu küçük damarlar 25. haftanın sonuna doğru akciğerler içerisinde de kendini göstermeye başlayarak bu organın biraz daha olgunlaşmasını/büyümesini sağlar. Ancak akciğer gelişimi henüz tamamlanmamıştır. Akciğerler dışında bebeğin burnu ve burun delikleri de 25. hafta içerisinde olgunlaşma evresini sürdürür. Bebek bu haftada burun deliklerinden yavaş yavaş nefes egzersizleri yapmaya başlayacaktır.
Gebeliğin 25. haftasında bebeğin burun ve burun delikleri fonksiyon görmeye başlar. Bu hafta içerisinde bebek amniyotik sıvı içerisinde nefes alıp verme işlemlerini de gerçekleştirebilir. Bebeğin cildinde gelişimini sürdüren kapiller (kılcal) damarlar aynı zamanda akciğerlerde de oluşmaya başlayarak bebeğin bu nefes egzersizlerini gerçekleştirmesine olanak sağlar. Akciğerlerde damar gelişimi dışında meydana gelen bir diğer değişiklik de sürfaktan adı verilen bir maddenin birleşmesiyle başlamasıdır. Bu maddenin uygun seviyelerde birleşmesi doğumun ardından bebeğin nefes alıp vermesini kolaylaştırıcı özellik sağlar.
25 haftalık bir bebekte aynı zamanda denge hissi de oluşmaya başlar. Rahim (uterus) içerisinde yönünü değiştirebilen bebeklerden birkaçı oldukça hareketlilik kazanarak bazı yer değiştirme hareketleri yaparlar. Hatta bebeklerden bazılarının bu dönemde kendi göbek kordonlarını elleri ile tutabildiği görülür.
Görme ve işitme gibi sistemler fetal beyin dalgaları tarafından aktive edilmiş olup bebeğin bu dönemde ışığa karşı tepki gösterdiğini tespit eder. Aynı zamanda kalıcı dişlere ait köklerde diş etlerinin üst kısımları da bu haftada yerini alır.
25 haftalık gebelik döneminin en önemli olayı, bebeğin tat duyusunun büyük ölçüde gelişmiş olması olayıdır. Tat duyusu ile birlikte bebeğin süt dişleri de gelişim göstermektedir. Ancak bebeğin cildi hâlâ daha ince ve daha kırılgan bir yapıya sahiptir. Vücudu orantılı bir şekilde dolmakta ve cilt altı yağ dokuları olgunlaşmaktadır.
Gebeliğin 26. Haftasında bebeğin işitmesi belirginleşir; annenin ve babanın seslerini ayırt edebilir. Bu erken farkındalık sayesinde doğum sonrasında anne ve baba ile kurduğu bağ daha kuvvetli olacaktır; tanıdığı anne ve baba sesi sayesinde sakinleşecektir.
Bebeğin akciğerleri gelişmeye devam eder ve uçlarında küçük hava kesecikleri (alveol) olan yeni hava yollarına dal verir. Hava yollarının bu ağı aynı zamanda solunumsal bir ağaç olarak bilinmektedir. Bebeğin akciğerleri içinde sürfaktan olarak bilinen bir yağ-protein kompleksi gelişir. Bu madde hava keseciklerinin içini tamamı ile kaplayan ve onların düzenli bir şekilde havayla şişmesini ve havayı boşaltmasını sağlayan bir yapıdır. Ancak bebeğin akciğerleri hala nefes almaya hazır halde değildir. Bebek doğduktan sonra ilk nefesini aldığında hava kesecikleri dolmaktadır. Artık gelişmekte olan küçük damar ağlarına aldığı nefesteki oksijen geçebilmektedir.
Bebeğin tat tomurcukları artık tam olarak gelişmiş biçimdedir. Daha sonra yetişkin kesici ve köpek dişleri haline gelebilecek olan diş etlerindeki diş tomurcukları şekil almaya devam eder.
Erkek bebek beklenildiği durumda, bebek testisleri alt karın bölgesinden testis torbasına doğru inmeye devam eder. Testisler, testis torbasına genellikle gebeliğin son 3 aylık döneminde ulaşmış olurlar. Bu durum bazı erkek bebeklerde doğum sonrası ilk 3 ayda da gerçekleşebilir.
26 haftalık gebelikte annedeki değişiklikler şöyledir:
– Hormonlardaki değişiklikler vücutta istenilmeyen etkiler göstermeye devam ederler.
-Gebelik boyunca pelvis bölgenizdeki kaslarınızda güçsüzlükler yaşayabilirsiniz.
– Hapşırıldığında, karın bölgesindeki kasları çalıştığında veya öksürüldüğünde idrar kaçırma durumuyla karşılışabilir.
– Pelvik taban (kegel) egzersizlerini, pelvis tabanın kasları güçlendirmek için kullanılabilir. Bu bölgedeki kaslar, ön kasık bölgesinden arkadaki omurganın alt kısımlarına doğru bedeni bir ağ gibi sarmaktadır.
Yapılan çalışmalarda 26 haftalık bebeklerin beyin dalgaları incelendiğinde dokunmaya beyin dalgaları ile cevap verdiği gözlemlenmiştir. Ayrıca ilginç bir bulgu da karına kuvvetli bir ışık kaynağı dayandığında bebeğin kafasını o yöne çevirmesidir. Bu haftalarda birdenbire ve durup dururken karın bölgesinde bir sertleşme hissedilebilir.Bu rahimde, normal şartlarda görülen ve ‘Braxton-Hicks’ olarak isimlendirilen kasılmalardır. Erken doğum tehdidinde ise kasılmalar sürekli ve belirli aralıklarla düzenli şekilde meydana gelir. Düzenli kasılmaları belirlemek için yardım istenebilir: yardım edecek kişi elinin ayasını uterusun tam tepe noktasına yerleştirerek beklemelidir. Bu haftada uterusun tepe noktası göbek deliğinin yaklaşık dört ya da beş santimetre yukarısındadır. 20 dakika kadar bu şekilde bekleyerek kasılmaların varlığını ve sıklığını belirlenebilir. Bu işlemi gebeler de yapabilir, ancak objektif olarak değerlendirilemeyeceği için bir başkasından yardım istemekte fayda olacaktır.
Gebeliğin 27. Haftasında bebeğin (MSS) merkezi sinir sistemi yapılarında önemli ilerlemeler meydana gelir. Anne karnındaki bebeğin beyninde yeni nöral bağlantılar oluşmaktadır ve doğumdan sonra solunum için gerekli olan kas hareketlerinin egzersizleri böylelilikle başlamıştır. Yeni bağlantılar ile bebeğin beyin gelişimlerinde önemli bir artış sağlanır. Sinir hücresi olan bu nöronların ve hücreler arasındaki bağlantı olan sinapsların oluşması ile anne karnındaki bebeğin beyni daha karışık bir şekle bürünür.
Beyin dışında bebeğin ciğerlerindeki olgunlaşma ve büyüme süreci de devam eder. Akciğer içerisindeki alveol adı verilen minik hava keseleri doğum sonrasında nefes alıp vermeye hazır olmak için genişler. Bir yandan da akciğerde yer alan bazı özel hücreler sürfaktan adı verilen bir madde ile birleşerek bu küçük hava keselerinin sönmüş olmasını engeller. Bu gelişmeler esnasında bebek nefes alıp verme egzersizlerini amniyotik sıvı içerisinde devam ettirir. Akciğer gelişiminin sağlanması açısından önemli olan bu egzersizler için bebek zamanının neredeyse %10 u ile %20’sini harcar.
27. hafta anne adayı için ikinci periyodunun son haftasıdır. Artık gebeliğin son dönemi olan üçüncü periyoda çok az kaldığı bu dönemde anne adaylarının kafasında birçok soru bulunması gayet doğal bir durumdur.
27. haftada bulunan bir anne adayı 6 aydan uzun bir süredir gebe olarak kabul görür. Bu zamana kadar geçen sürede anne vücudunda bebeğinin sağlıklı büyümesi için meydana gelen değişikliklere ek olarak doğum sürecine hazırlığa dair de birtakım değişiklikler oluşur. Birçok anne adayında gebeliğin son üç aylık bölümüne girilirken duygusal yönden ve fiziksel yönden bir tükenmişlik hissedilmesi gayet doğaldır. Bebeğin büyümeye devam ettiği bu dönemde reflü, kilo alımı, sırt ağrısı, midede yanma ve ödem gibi şikayetlerin de devam edeceği göz önünde bulundurulmalıdır.
24 ile 28 hafta gebelik haftaları arası hekimler anne adaylarını gestasyonel diyabet gelişimi açısından değerlendirir. Gestasyonel diyet ;daha önceden diyabeti bulunmayan bir kadında, gebelik esnasında ortaya çıkan ve bebeğin doğumu ile birlikte genellikle sonlanan geçici bir diyabet şeklidir. Gestasyonel diyabet yani gebelikte oluşan şeker hastalığı, gebelik sürecinde hormon düzeylerinde meydana gelen değişikliklerin insülin üretimi ve hücrelerin insüline verdiği tepkiyi değiştirmesinden kaynaklanır. Bu dönemde önemli olan adımlardan biri de rh immunoglobulin iğnesinin uygulanması adımıdır. Bazı anne adaylarında kan grubu değişikliklerine bağlı olarak bebeğe karşı bir antikor üretimi söz konusu olabilir. Kırmızı kan hücrelerinde rh proteini bulundurmayan anne adaylarında uygulanan bu tedavi yöntemi bebeğe karşı üretilen ve oldukça zararlı bir etki gösterebilen antikorlara karşı alınabilecek en iyi önlemlerden biridir.
Bu haftalarda annelerde büyümüş rahim dokusunun ağırlığına bağlı olaral karnın alt tarafında ağrılar ve sık idrara çıkma gibi belirtiler normal kabul edilir. Bacaklarda ödem(şişme), mide kapasitesinin azalması nedeniyle reflü (mide yanması) oluşabilir.
Gebeliğin 28. haftasında anne karnındaki bebekler genellikle doğum pozisyonu için başları aşağı dönmüş bir şekilde tespit edilir. Bebeklerin başı rahim boynu olarak bilinen servikse yaklaşır. Bazı bebekler 30. haftaya kadar bu pozisyona geçemeyebilirler. Bazı bebeklerde ise makat geliş olarak adlandırılan prezentasyon tespit edilebilir. Pozisyon değişikliği ile birlikte anne adayı karnının alt bölgesinde daha fazla bir baskı hissedebilir. Özellikle mesane üzerinde belirgin olan bu baskı sebebiyle idrar yapma ile ilgili çeşitli değişiklikler meydana gelebilir.
Bu hafta yapılan kontrollerde hekimler kilo ve kan basıncını değerlendirir ve kansızlık (anemi) veya gestasyonel diyabet gibi durumların gelişimine dair çeşitli tahlil ve tetkiklere başvurabilir. Oldukça fazla görülen bu durumların erken zamanlarda tespit edilmesi halinde uygun tıbbi müdahale yapılarak hem annenin hem de bebeğin sağlığını korumak adına önemli bir adım atılmış olur.
Karın bölgesindeki büyümenin devam etmesi bazı anne adaylarının oturma ya da uzanma sırasında daha rahat hissedecekleri pozisyonu bulmalarında zorlanmasına neden olabilir. Gergin karın derisi üzerinde zaman zaman kaşıntı gibi çeşitli sorunlar meydana gelebilir. Karın cildinin hekimlerin bilgisi ve önerisi dahilinde doğal yağlar kullanılarak nemlendirilmesi bu sorunların kontrolünde etkili olabilecek bir uygulamadır.
Bazı anne adaylarında 28. hafta ile birlikte gebelik unutkanlığı olarak adlandırılan bir diğer durum da meydana gelebilir. Uyku problemleri, hormon değerlerinde meydana gelen değişiklikler ve vücutta oluşan sürekli baskı nedeniyle bazı kadınlar hafıza ile ilgili bazı problemler yaşayabilir. Bu durumda olası randevu ve yapılacakların listesinin oluşturulması gebeliğin bu döneminde meydana gelebilecek unutkanlıklara karşı fayda sağlayabilecek bir yöntemdir.
Anne adaylarından bazılarında 28. haftanın içerisinde kolostrum olarak isimlendirilen erken süt salgısının geldiği gözlemlenir. Kolostrum salgısı protein, yağ ve mineraller açısından zengin bir salgıdır. Doğum sonrası ilk 7 gün içerisinde ise olgun anne sütü içerisinde protein, yağ, laktoz ve su bulunur. Bu ilk salgılar bebek için çok önemlidir. Doğumdan sonra yüksek bazı içeriği sayesinde bebeğin çeşitli enfeksiyonlara karşı korunmasına yardımcı eder.
Gebeliğin 29. haftası 7 ay 1 haftalık bir gebelik süresine denk gelir. İlk 6 aylık dönemin bittiği 29. haftada anne adayı son periyoda (3 aylık döneme) geçiş yapmıştır. Bu dönem aynı zamanda gebeliğin fiziksel ve duygusal anlamda en yoğun geçtiği evredir. Gebelik halinin nasıl bir durum olduğunu anne adayı tam olarak keşfetmeye başlamıştır. Bebeğin ayak hareketleri de 29. Hafta itibari ile bu dönemde hissedilir. Bebeğin 29. Haftası ile daha aktif bir tavır gösterir.
29. haftada anne adaylarının kendisini olduğundan daha yorgun hissetmesi ve gündelik aktiviteler (yürüme, eğilme , yemek yene) sırasında ara sıra nefes darlığı yaşaması sık karşılaşılan bir durum olup vücudun bir yandan bebek gelişimi için çalışmayı sürdürmesi nedeniyle bu tarz sorunların gelişmesi gayet normaldir.
Üçüncü periyotta bazı anne adaylarının hoşlarına gitmeyecek şikayetleri de beraberinde getirebilir. Braxton-Hicks kasılmaları, bacaktaki kramplar, mide şikayetleri ve kasıkta görülen ağrılar gibi şikayetler, üçüncü periyotta oluşabilecek belirtilerin başında gelir. Gebeliğin ilk dönemlerinde yaşanan halsizlik ikinci periyotta yükselen enerji seviyelerinin ardından bu dönemde tekrar kendisini gösterebilir. Gebelik sırasında sık görülen diğer bir durum ise ayak ve ayak bileğinde görülen şişmedir. Ancak yapılan çeşitli araştırmalar sonucunda ayak ve bacaklarda meydana gelen tek değişikliğin ödem olmadığı gösterilmiştir. Anne adaylarının ayakları gebelik dönemi boyunca hem büyür hem de uzar. Bu nedenle anne adayları doğum sonrasında kendilerini öncekine göre daha büyük numaralı ayakkabılar giymeye hazırlamalıdırlar.
29. haftada karın bölgesi genişlemeye ve büyümeye devam eder. Bazı anne adayları bu dönemden sonra ayaklarını görmede zorluk yaşayabilir. Bu dönemde aynı zamanda meme dokusu da gelişimini devam ettirir ve memelerde büyüme şeklinde kendisini belli eder. Bu belirtiler haricinde oluşabilecek 29. hafta semptomları şu şekilde özetlenebilir:
30. hafta gebelikte fetusta birçok değişimler gözlemlenmektedir. 30 hafta hamilelikte bebek gelişiminde şunlar söylenebilir;
Bebeğin minik ayak tırnakları oluşmaya başlar, beyin ve akciğerler gibi organları olgunlaşmaya devam eder. Bebeğin beyin yüzeyinde belirli oluklar ve çukurlar oluşmaya başlar.
Bebeğin göz kapakları ve kaşları artık tam anlamıyla gelişmiş durumdadır. Sık sık göz kapaklarını açıp kapama hareketlerini yapar. Gözlerini bir ışık kaynağını takip eder gibi bir taraftan diğer tarafa hareket ettirebilir. Işığa dokunmak için uzanabilir ve gözyaşı oluşturabilir.
Bebeğin bazı ritmik göğüs hareketleri hıçkırık tutması ile alakalıdır.
Erkek bebeklerde testisler torbaya iniş sürecini tamamlamıştır.
30 Hafta gebelikte bir takım tetkiklerin yapılması önemlidir:
31 haftalık gebelikte annenin yaşayacağı değişiklikler şöyledir;
– Bel, sırt ve bacak ağrıları
– Karnın yanlarında ağrı ve çatlaklar
– Vücutta şişkinlik
– Mide rahatsızlıkları
– Bulantı
– Yorgunluk
Anne karnındaki 31 haftalık bir bebeğin organları ve vücut sistemlerinin gelişimi büyük oranda tamamlanmıştır. Kalan diğer gebelik haftalarında bebeğin gelişimindeki büyük değişiklikler boyu ve kilosu gibi özellikllerde olacaktır. Bebek her hafta yaklaşık olarak yarım kilo alabilir. Bebeğin beyin gelişimi de hızla devam eder. Bebeğin işitme, tat alma, dokunma, koku alma ve görme duyuları daha önceki haftalarda gelişmiştir, bebek anne ve babasının sesini tanıyabilir. Şekerli tatları tercih etmekte ve ışığı ayırt edebilmektedir. Bebek bu haftadan itibaren gözlerini de belli bir noktaya sabitleme becerisini kazanmıştır.
Bebeğin vücudundaki tüyler önceki haftalarda kaybolmaya başlamıştır. Bu hafta da kaybolmaya devam etmektedir. Bebek önceki haftalarda vücuttaki ısı dengesini bu tüyler yardımıyla gerçekleştirirken artık bu görevi kalınlaşmaya devam eden cilt tabakası devralmıştır.
31. hafta gebelikte gerçekleşen doğum erken doğum olarak kabul edişmektedir. Bebeğin yaşama şansı büyük oranda yüksektir. Ancak akciğerleri tam olarak gelişimini tamamlayamadığı için bebek başına nefes alıp veremez ve bir süre yenidoğan yoğun bakım kliniğinde takibi yapılır.
Gebeliğin 32. Haftasında anne karnındaki bebek doğuma hazırlık için baş aşağı bir biçimde pozisyon almış şekildedir. Gebeliklerin yalnızca %5’inden azında bebeğin 37 haftalık gebelik süresine ulaştığında makat (ters) pozisyonunda olduğu tespit edilir. Pozisyon almaya ekstra olarak vücut sıcaklığını daha iyi ayarlamaya başlayan bebek dışarıdaki dünyadan yaşama kendisini hazırlamaktadır. Bu gelişme dışında bebek emme, nefes alma ve yutkunma gibi faaliyetleri de geliştirmeye devam eder.
32. haftada anne adayının vücudunda da birçok değişiklik meydana gelmeye devam etmektedir. Doğuma hazırlayıcı kasılmalar olarak bilinen Braxton-Hicks kasılmalarına ek olarak kabızlık, bacakta kramplar, hemoroid, karın bölgesinde kaşıntı ve gibi sorunlar ortaya çıkabilir.
Bebeğin dış dünyadaki hayatına hızlı bir şekilde kendini hazırlarken annenin vücudunda da birtakım değişiklikler meydana gelerek doğum sürecine hazırlıkların tamamlanması sağlanır. Bu değişikliklerden birkaçı ise kendisini birtakım sorunlar ile gösterebilir.
Meme dokusu içerisinde doğumdan sonraki süreç için süt depolanması süreci devam eder .Memelerden kolostrum akıntısı yaşanması durumu 32. hafta için normal kabul edilen bir durumdur.
Mide yanması gebeliğin bu döneminde sık ortaya çıkan bir başka sorun olarak karşımıza çıkabilmektedir. Genişleyen ve büyüyen uterus, başta mide ve mesane olmak üzere diğer organlar üzerinde bir baskı meydana getirir. Midenin bu şekilde baskı altında kalması sonucunda içerisindeki asidik sıvı yemek borusuna giderek yanma sorunlarının meydana gelmesi ile sonuçlanabilir. Mide yanmasının yanı sıra 32. haftada olan anne adaylarında kabızlık, halsizlik ve kasılmalar gibi diğer belirtiler de görülebillir. Hafif sancı ve kasılmalar şeklinde ortaya çıkan bu kasılmalar saatte 5 veya 6 kez meydana gelebilen ve yaklaşık olarak 1,5 ila 2 dakika boyunca devam eden kasılmalardır. Bu kasılmalar anne adayının vücudunu gerçek doğum kasılmalarına hazırlamak için vardır.
33. haftaya kadar olan sürede anne adayının vücudunda birçok değişiklik meydana gelir. Memelerde büyüme ve karın bölgesinde meydana gelen genişleme bu değişikliklerden en belirgin olanlarıdır. Tüm bu belirtiler vücudun gebelik sürecine uyumu ile gerçekleşir. Doğum sonrasında ise meydana gelen değişikliklerin birçoğu tekrar normale yani eski haline döner.
33. haftada anne adayının kan hacmi gebelik öncesine göre yaklaşık olarak %40 – %45 artmıştır. Vücutta genel olarak bir aşırı üretkenlik hali mevcuttur. Saçların daha da uzadığı görülebilir. Bazı anne adaylarında yoğun metabolik tempo sırasında çarpıntı gibi bazı kalp ritim düzensizlikleri meydana gelebilir ancak bu sorunlar genel olarak normal kabul edilir. Uzun süreli veya sık sık meydana gelen belirtilerde ise sağlık kuruluşlarına veya uzman hekimlere başvurularak destek alınması önerilmektedir.
Gebeliğin son dönemlerine girilmesi ile beraber sancılar vücudun doğum için verdiği alarmlar olarak görülür. Bazı durumlarda ise bu kasılmalar ve sancılar birer yanlış alarm olabilir. Braxton Hicks kasılmaları olarak isimlendirilen sancılar, bu yanlış alarm ifade eden sancılar içerisindedir. Bu durum da doğuma hazırlık sürecinin bir parçası olarak kabul görmektedir.
Braxton Hicks kasılmaları gerçek doğum sancılarında olduğu gibi rahim boynu olan serviksin büyümesine neden olabilir. Ancak bu kasılmalar doğum sürecini başlatacak şekilde ilerleme kaydedemezler. Genellikle gebeliğin üçüncü periyodunda hissedilmeye başlayan bu gerçek olmayan doğum sancıları özellikle yorucu bir günün ardından gece saatlerinde ortaya çıkma eğilimi gösterir. Doğum zamanına yaklaşıldıkça bu yalancı sancıların sıklığında bir miktar yükseliş meydana gelebilir. Braxton Hicks sancıları başladığında anne adayları karın bölgelerinde bir gergin olam durumu hissedebilir. Bu kasılmalar genellikle ağrılı bir şekilde olmasa da bazı anne adaylarında ağrı şikayeti de ortaya çıkarabilir. Aralarında geçen zaman azalmayan ve şiddetinde bir yükseliş gözlenmeyen gelip geçici kasılmalar meydana gelmesi, Braxton Hicks kasılmalarının temel özelliklerini meydana getirir. Bu kasılmalar genellikle anne adayının pozisyonunu değiştirmesi veya mesanesini boşaltması sonrasında gerileme eğilimindedir.
33. haftada bebeğin bağışıklık sistemi gelişimini devam ettirir ve anne adayından bebeğe plasenta aracılığıyla çeşitli antikorların geçişi meydana gelir. Bebeğin kemikleri 33. hafta itibari ile tamamen oluşmuş olsa da henüz içleri yumuşak ve bükülebilir şekildedir. Bu durum özellikle kafatası kemiklerinde daha da belirgindir. Kemiklerin esnekliği doğum sürecine kadar korunur ve bebeğin doğum kanalından geçişinin daha kolay olması gerçekleştirilir. Halk arasında bıngıldak olarak adlandırılan fontaneller doğum sonrası yaklaşık olarak 1 ila 2 sene boyunca da yumuşaklığını sürdürür.
34 haftalık gebelik süreci, anne adaylarının karnındaki bebekleri amniyotik sıvı adı verilen bir sıvı içerisinde eğlendikleri bir dönem şeklindedir. Amniyotik sıvı bu dönem itibari ile en yüksek kapasiteli hacmine ulaşır. Amniyotik sıvı bebeğin içerisinde yaşadığı alanı ya da ortamı oluşturur. Toplam sıvı hacmi yaklaşık olarak 800 ml olup bebeğin hareket etmesini kolaylaştırıcı etki göstermektedir. Bebek aynı zamanda bu sıvıyı yutarak yutma refleksini de geliştirmektedir.
Ortam sıvı olmasına rağmen bu yutma olayı sırasında bebek aynı zamanda soluk alıp verir. 34. haftada bebeğin genel olarak gelişim düzeyi geç preterm (20 ile 37. Gebelik haftalar ) olarak ifade edilebilir. Geç preterm bir bebek doğduğunda her ne kadar kendi zamanıyla aynı doğan bebeğe benziyor olsa da aslında hala tam olarak gelişebilmiş değildir. 34. Hafta itibari ile doğan bebeklerde sarılık, beslenme problemi veya soluk alıp verme problemler görülebilir. Ancak doğru şekilde yapılan müdahale ile 34. haftada doğan bebeklerin hayatta kalma şansları %99’dan daha yüksek olduğu kabul edilir.
Anne adayının aldığı kilolar ile birlikte çeşitli şikayetlerin kendini göstermesi gayet normaldir. Anne adayının vücudunun zorlanması ile oluşabilecek belirtiler şu şekildedir:
Gebeliğin 34. haftasında görmede bulanıklaşma oluşabilir. Gebelik hormonlarının gözün üzerindeki etkisi olarak karşıya çıkar. Gözlerdeki batma hissi ve kuruma yaşanabilir. Hekimin söylediği suni gözyaşları bu şikayeti çözmeyi sağlayabilir. Görme problemlerine ek olarak başka şikayetlere de var ise preeklampsi hakkında muhakkak bilgi alınmalıdır. Preeklampsi belirtileri arasında görme sorunları, şişme ve baş ağrısı bulunmaktadır. Preeklampsi olayı, gebeliğin genel olarak 20. haftasından sonra kadınların bazılarını etkileyen önemli bir durumdur. Hekim muayenelede idrar testi ve kan basıncı ölçümüyle tanı koyabilmekte ve hatta eğer gerekliyse anne adayı için uygun olan tedaviye başlar.
35 hafta hamilelikte annedeki değişimler genel olarak şöyledir;
Gebelik haftasının büyümesi ile beraber rahim büyüklüğü de giderek artar ve anne karnında kapladığı alan artar; artık annenin iç organlarını sıkıştırmaya başlar
Mesaneye olan baskıdan dolayı pollaküri (sık sık idrara gitme) problemleri olur.
Mideyi yukarı doğru açılandırır. Reflü, midede ekşime ya da yanma problemleri olur.
Nefes alıp verme, akciğerlere olan baskıdan dolayı bu haftada zorlaşır.
Bebeğin doğum kanalına veya pelvise doğru yerleşmesi nedeniyle, kasık ağrısı ve kasılmalar görülebilir.
Genişleyen rahim, bebeğin artış gösteren kilosundan dolayı artan bir ağırlık ve kan hacminin artması hemoroid ve basur şikayetine neden olabilir.
Varis de görülebilir.
Ellerde, ayaklarda, bileklerde ve bacaklar gibi bölgelerde şişmeler görülebilir.
Gebelikte diş eti kanaması ve diş hassasiyeti olur. Gebelikte artışa geçen hormonlardan dolayı diş etlerinde şişme olabilir. Artış gösteren kalsiyum ihtiyacı ve farklılık gösteren beslenme şeklinden dolayı da diş eti kanamaları olabilir.
Baş ağrılarında artış olabilir.
Uykusuzluk ve yorgunluk hali, duygu durum değişiklikleri, stres hali, burundaki tıkanıklık hissi, yükseliş gösteren vücut ısısı baş ağrısı nedenlerindedir.
Karnın yukarıya ya da aşağıya büyümesi, vücudun ağırlık merkezini değiştirir bununla beraber hareket halinde dengesizliğe sebep olabilir. Ayakları görememek, büyüyen yorgunluk hissi, kaslarda güçsüzlüğe neden olur ve buna bağlı çeşitli sakarlıklar yaşanması mümkün hale gelir.
35.hafta gebelikte seyahat anne adaylarının dikkat etmesi gereken konulardan birisidir. 28 ila 36 gebelik haftaları arasında, hekim raporu eşliğinde uçak ile seyahat edilmesinde sakınca yoktur. Çoğul gebeliklerde ise üst sınır 32 hafta olarak kabul edilir.
35.hafta gebelikte bebek hareketleri anne tarafından takip edilmelidir ve bebeğin rahim içindeki yeri oldukça azalmıştır. Erken haftalara göre bebeğin hareketlerinde düşüş görülebilir. Bunun yanında çok hareket ediyor olmasında da herhangi bir sakınca yoktur.
35. Haftada anne adayının yapabileceği egzersizler; hafif tempolu yürüyüşler, yoga, meditasyon ve nefes egzersizlerinin. 35 haftalık gebelik hareketlerinde hekim tarafından riskli bir durum belirlenilmediği sürece, gebeliğin ilk 3 ayından sonra düzenli egzersiz yapılması gebelere önerilmektedir.
Hamileliğin her aşaması dikkatli ve kontrollü ilerlenmesi gereken bir süreç olup 36 hafta gebelikte yapılması gereken bazı testler bulunmaktadır. “36. hafta gebelik testleri nelerdir?”, “36 haftalık gebelik testleri nelerdir” . 36 hafta gebelik haftasında yapılması gereken kontroller ve testler şunlardır;
Gebelikte 36. hafta bebeğin gelişimi açısından önemli bir haftadır. Bu hafta bitmeden doğum gerçekleşirse, bebek prematüre olarak adlandırılacakken, bu haftanın sonunda yani 37. Haftada dünyaya gözlerini açan bebek normal doğan bebek olarak adlandırılır. Bununla birlikte 36 haftalık bebeğin anne karnındaki hareketleri daha azdır. Çünkü bebeğin yeri giderek daralmıştır ve içeride daha sıkışık pozisyonda durduğundan kıpırdayacak daha az yeri vardır. Ayrıca bebeğin başı, doğum pozisyonu ile birlikte kemik çatıya yerleştiği için 36 haftalık bebek hareketleri önceki haftalardan çok daha az olabilir. Daha önce hissedilen sert tekmeler daha az gözlemlenmeye başlandıysa, genellikle endişe edilmesine gerek yoktur. Buna karşın gün içersinde hiç hareket hissetmeme gibi anormal bir durum yaşanılırsa, elbette hekime danışmak ihmal edilmemelidir.
36 haftalık bebek kilosu ve boy ölçüleri, bu hafta içerisinde anne adaylarının en çok merak ettiği konulardan biri olup bu haftaya girildiğinde bebeğin ortalama 2750 gram ağırlığa ve yaklaşık 48 cm uzunluğa erişmiş olur. Bebeğin cilt altı yağ depolama süreci tamamlandığında 36 haftalık bebeğin kilosu daha da yükselir.
37. hafta itibariyle bebek yaklaşık olarak 45 cm ila 50 cm arasında ve kilosu ise 2.7 kg ila 3 kg arasındadır. Vücut ısısını dengelemek adına ve kan şekeri seviyesini aynı hale getirmek için 15 ila 20 gram civarlarında yağ almaktadır. Beyin ve kafatası da büyüme hızını aynı şekilde devam ettirmektedir. Gebeliğin 37. haftasında bebeğin dış dünya için tüm sistemler hazır hale gelmiştir. Ancak akciğerler için aynı şeyi söylemek doğru olmayabilir. Çünkü akciğerleri şu an anne karnında nefes alabileceği bir konuma sahip olmamakla birlikte dış dünya için ufak alıştırmalarla kendini hazılamaktadır. Gelişimini bitirmemiş bir başka yapı ise kemikleridir. Fonksiyonel olarak her ne kadar tamamlanmış olsa da şuan kıkırdaksı yapısını aynı halde korumaktadır. Doğumdan sonrası onun için bu yapının sertleşme sürecine girildiği bellidir.
İlerleyen zamanlaraki süreçler için hala alınması beklenen 500 gram bir ağırlık söz konusudur. Erkek ve kız çocuk olarak bakıldığında bu durum değişiklik gösterir. Erkek bebekler 500 gramdan daha fazla kilo alabilir. Durum böyle olunca erkek çoçuk bekleyen annelerin daha çok yemek yeme gereksinimi duyması normaldir.
Bu süreçte her on bebekten dokuzu anne karnında başları leğen keminine gelecek şekilde kendilerinini doğuma hazır hale getirirler. Burada annenin daha dünyaya gelmemiş olan bebeğinin kafatasını leğen kemiği ile koruduğunu da unutmamak gerekir.
Gebeliğin 37. haftasında artık çoğu bebeğin saçları çıkmış ve görünür duruma gelmiştir. Bu durum farklılık gösterebilir. Daha sık veya daha seyrek olması bir şeyi ifade etmez. Saç uzunluğu doğum sonrası artış gösteren bir eylemdir. Bu sürece kadar onu narin bir şekilde koruyan tüy katmanı artık yok olmuştur. Bu süreçten sonra bebeğin hem anne karnında tüm gebelik süresince koruyan hem de doğumdan sonra koruyan beyaz ve kaygan bir şekle sahip sıvı vardır. Bu sıvının adı verninks olarak bilinmektedir. Bu sıvının ne fayda sağladığı muhakkak iyi bilinmelidir. Doğum sonrası bebeğin üstündeki bu yüzey temizlenmelidir. Bu bebeğin ısı kaybının daha fazla olmasına yardım eder. Bu tabakanın asıl faydası bebeğin mikrobiyomunun meydana gelmesindeki rolü oynamaktır. Bu yüzden hekimler bebeğin doğumu gerçekleştikten sonra yaklaşık oarak 2 ila 3 gün geçmeden yıkanmasını doğru kabul etmemektedir.
Doğum için artık son seviyelere gelinmekte değişim ise devam etmektedir.Bebeğin kilo artışının başlamasıyla leğen kemiğine yapmış olduğu baskı artacaktır. Bu da anne adayının kasık ve sırt ağrılarını arttırabilir. Bebeğin içinde yüzdüğü amniyo sıvısının da seviyesi azalmaktadır. Buna bağlı olarak da vajinal akıntılar görülmesi olağandır. Vajinal akıntılar iyi takip edilmelidir. Vajinal akıntıda leke ya da kan görülmesi doğuma çok yaklaşıldığının ( 1 ila 2 gün ) göstergesidir. Bu dönemde büyüyen göğüsler gebe için büyük hassasiyet yaratabilir. Nadir görülse de bu hassasiyet bazı anne adaylarında acı yaratabilir. Fakat endişelenmeye gerek yoktur. Bu olağan bir durumdur.
38 haftalık bir gebelikte bebek artık dünyaya gelmeye hazır hale gelmiştir ve bunun için gerekli olan organ gelişimini tamamlamıştır. Yaklaşık olarak bir kavun büyüklüğünde olan bebek bu hafta itibariyle yaklaşık 47 ila 50 cm boyunda ve 3000 gram ağırlığındadır. Bunlar ortalama değerler olarak kabul edilmektedir. Bebeğin cinsiyetine, genetik yapısı gibi faktörlere göre her gebelikte bebeğin boy ve kilosunun ilerleyişi farklı olabilir. Bu nedenle artık anne adaylarında bel ağrısı, hareket etmede zorluk, uyku sorunları gibi problemler en üst düzeye ulaşabilir. Bu haftada yapılacak bir ultrason muayenesi ile bebeğin doğumdan sonra nasıl görüneceği hakkında ipucu veren net görüntüler anlaşılabilir. Bebeğin ultrasondaki pozisyonu ise çoğunlukla baş aşağı veya bu pozisyona yakın bir konumdadır. Henüz tam olarak baş aşağı gelmemiş olmaması halinde de büyük olasılıkla doğum anına kadar bebek doğum için gerekli olan pozisyonu almış olacaktır. Bu nedenle hekim tarafından tersi belirtilmedikçe endişelere kapılmak yersizdir. Nadir de olsa bazı durumlarda bebeğin pozisyonu daha değişik şekillerde olabilir. Böyle durumlarda normal doğumun mümkün olup olmadığı konusunda hekim gerekli bilgiyi verecektir. Bebeğin dünyaya gelmesi için en sağlıklı yolun hangisi olduğuna hekim karar verecektir.
Gebeliğin 38. haftasında doğumun gerçekleşme olasılığı ihtimaller dahilindedir. Bu nedenle doğum belirtileri konusunda bilgili olmak ve belirtilerin hissedilmesi halinde hastaneye erkenden gitmek sağlıklı bir doğum için gerekli olacaktır. 38 haftalık gebe kadınlarda görülebilecek bazı doğum belirtileri şu şekildedir:
Anne karnında 39 haftalık bebek artık yeterince büyümüş olduğu için rahim ona küçük gelmeye başlar. Aynı zamanda bebeğin kafası pelvis boşluğuna yerleşir ve kemik çatıya yerleşmiş vaziyettedir. Bu nedenle önceki haftalara göre 39 haftalık bir gebelikte bebek hareketleri daha az görülebilir. Buna karşın hareket ettiği zamanlarda oldukça incelen/küçülen rahim sebebiyle anne adayı bebek hareketlerini çok daha belirgin hissedebilir. Bazı anneler tam olarak bu sebepten ötürü “39 haftalık gebelikte bebek çok hareketli” diye düşünebilir ama normal şartlar altında doğuma yakın bir bebekte hareketlilik azalır. Ancak gün içinde en az 8 ila 10 kez hissedilmesi gerekir. Tatlı bir şeyler yenildiğinde ve sol tarafa uzanıldığında bebeğin hareketleri hissedilir nitelikte olmalıdır.
39 haftalık gebelikte, kendinizi bir dev gibi hissetmeniz son derece olağandır. Çünkü büyüyen rahim, pelvis ve karın boşluğunun büyük bölümünü doldurmuştur. Artık daha da genişleyecek bir yer kalmayarak alan iyice daralmıştır. Psikolojik olarak gebe kendini kaygılı, heyecanlı, stresli, endişeli ve hatta korku içinde hissedebilir. Bazen gergin durumda iken bazen de son derece keyifli olunabilmektedir. Bu tür duygu değişiklikleri çok olağandır. Ancak tüm bunların geçmesine sadece birkaç gün kalmıştır.
Bu hafta içerisinde sahte doğum sancılarının yaşanması da olasıdır. 39 haftalık gebelikte kasılmalar, “Braxton Hicks” olarak isimlendirilir. Önceki haftalara göre sayısında yükseliş görülür. Bu tür sahte kasılmaları, doğum sancısından ayıran en belirgin özellikler dinlenildiğinde hafiflemesi ve düzenli olmamasıdır. Kasılmalara bağlı olarak 39 haftalık gebelik kasık ağrısı, sırt ağrısı ve karın ağrısı gibi şikayetlerin de sıkça görüldüğü bir gebelik haftasıdır.
Tüm bunlara karşın 39 haftalık gebelikte sancı olmaması da görülen bir durumdur. Doğuma henüz yeteri kadar zaman var ise kasılma ve sancılar olmayabilir.
Bu haftada bebeğin başı pelvise indiği için bu haftada rahat nefes alınabilir olsa da yürümek zorlaşabilir. Tabiri caizse paytak paytak bir penguen gibi yürünür ve ağırlığı dengelemek için bel bölgesine yüklenildiğinden 39 haftalık gebelikte bel ağrısı anne adayını en çok zorlayan rahatsızlıklar arasındadır.
40 haftalık bebek gelişimi tamamen bitmiştir ve artık doğuma hazır şekilde bekleyen bir fetüs halindedir. Ultrason görüntülerinde hala kafası vücudundan daha büyük görünebilir. Ayrıca kafatası kemikleri, normal doğum esnasında doğum kanalından kolay bir şekilde geçebilmesi için henüz kaynaşmamıştır.
Gebelikte 40 hafta bebek gelişimi bakımından bir farklılığın olmadığı zamanları ifade etse de plasenta hiç durmaksızın doğum anına kadar bebek için antikor üretmeye devam etmektedir. Üretilen bu antikorlar bebeğin ilk 6 ayı içerisinde dış ortamdaki enfeksiyonlardan kendini koruması için kullanılır. Bebek doğduktan sonra anne sütü aldığı sürece anneden de antikor alır ve hastalıklara karşı savunma sistemi daha da güçlü bir hale gelir. Bu nedenle bebeğin doğum anından itibaren anne sütüyle beslenmesi büyük önem taşır. Anne karnında 40 haftalık bebek dış sesleri kolayca ayırt edebilme yeteneği kazanmıştır. Özellikle anne ve babasının seslerini hem birbirinden hem de diğer kişilerin seslerinden ayırt edebilir seviyededir. Bu nedenle doğum anında bebekle konuşmak, annenin sesine aşina olduğu için rahatlatıcı olacaktır.
Son haftada içerisinde kilo alımı çok az olsa da 40 hafta gebelik bebek kilosu ortalama 3400 gram dolaylarındadır. Bununla birlikte bebeğin boyu ise ortalama 50 ila 54 cm’e ulaşmıştır. 40 hafta gebelik bebek hareketleri bakımından azalmanın olduğu haftadır. Büyüyen bebeğin, dar rahim ortamında daha az hareket edecek ortam bulur. Yine de anormal fetal hareket azalışına karşı bebeğin hareketlerinin takip edilmesi gerekir. Böylece 1 saat içerisinde en az 10 adet kıpırdama hareketi çarpma ya da dönme gibi hareketleri hissetmek önemlidir.
Anne vücudunda 40 haftalık bir gebelikte 39 haftalık gebelik değişiklikleri devam eder. Anne adayları bu haftada birkaç yeni belirti hissetmeye başlayabilir. Beklenen doğum tarihi yaklaştıkça annede birkaç değişiklik söz konusudur. Bu haftada rahim gelişmiş bebeği tutabileceği tüm alanı kapladığı için anne adayının karnı en üst seviyedeki yüksekliğe ulaşır.